Yazmak için konu arıyordum. Aklıma Shakespear’dan bir cümle gelmişti. Fakat cümlenin bana dokunan noktası sadece gölgesi gibiydi. Bu gölgenin kimliğini bilmem için bir fikir almam gerekiyordu. O halde o fikre sahip olan arkadaşımı aramam gerektiğini düşündüm.
“Sen n’apıyorsun ya sen böyle aniden arar mıydın? “sıcak bir karşılık olduğunu düşündüm. İlk kelime, gülerek başlatılan bir çatışmaydı. Benim cevabım “N’apmalıydım? Güvercinle haber mi? göndermeliydim” diye sorarken sesler biraz üst üste bindi Twitterdan beğen kardeşim…” dedi. Vs... Vs... Güzel bir türbülansa girmiş ve kahkaha atıyorduk. Birden neden aradığıma bu kadar sevindiğini anladım. Ben değil miydim? Geçmişin en iyi dinleyicilerinden, Odamda hep bir küçük gülümseme ile onlara baktığımı gören insanlar anlatırlardı. Onlar anlattıkça, ben farklı bir haz alırdım. İnsanın insan olduğunu bizzat görerek hayatın renklerinin ne kadar heyecan verici olduğunu düşünürdüm.
- Özledim lan…
- Olabilir. Kimi?
- Onu.
- O kim?
- Seni de.
Burada “Terbiyesiz adam sen kimsin beni özlüyorsun “diye takılmak istedim. Fakat ciddiyetimi bozmadım. Aslında Tüm cevapları biliyordum. Mesele kim ya da ne olduğu değildi.
- Olabilir. Doğal bir dürtü, kötü giden şeyler olabilir.
- Her şeyi özledim. Romantikler ölüyor.
- Onlarda Dünya içinde var oldular sonları gelecekti, çok kişi kalmadık.
Ne yapması gerektiğini sordu. Bende “Çürük et kokla” dedim. Söylediği komikti. “Türkiye’de yaşıyoruz et alsam çürütmeden yerim ben” dedi. Doğru bende yerdim. O zaman “Yarasa yakala onu çürüt“ dedim. Ama bulması zor kanatlı bir hayvan olduğunu düşünerek, fare çürütmesinin daha uygun olduğuna karar verdim. Fare bulup iyice yıkayacaktı. Köpürtüp çitileyecekti. Sonra tüylerini tıraş etmesi lazımdı. -Virüs falan kalmasında burada tekrar veba kitabı yazmak zorunda kalmayalım. Her şey ilkiyle güzel.- Eğer böyle yaparsa fareden bir virüs yayılmaz diye düşündüm. Temiz temiz ciğerine çekerdi çürümüş eti. Bunları anlattım ve söyle dedim.
-Çürüme zamanla ilgili bir eylem senin için belki çok mikro bir aralıkta, bir et parçası yenilmeyi bırak, bakılacak bir halde bile kalmayacak. Kafanı ona doğru çevirdiğinde belirgin bir koku ile karşı karşıya da geleceğinden baktığın şeyden muhtemelen tiksineceksin. Birde şöyle düşün, o mikro diyebileceğimiz zaman diliminde odaya hiç girme. Deneyimizi izleme hatta unut. Karşılaşmadan önce muhtemelen merak ve heyecanlı olacaksın. Kokuyu tahmin etsen de “Ne olabilir” dersin. Olan olur. “Yüz yüze geldiğimizde özlediklerimiz maalesef aynı insanlar aynı şehirler değildir. Bizler geçmişte hatırlamak istediğimiz zamanı arzuluyoruz. O yüzden özlüyoruz” dedim.
- Fare de bulamam başka bir şey önerebilir misin? Bence arayayım.
- (Güldüm.) Tamam o halde ara