Pisi pisi denildiğinde akla kim gelir? Kedi kadın diye düşünenler… Onlara, başka zaman diyelim.
Hayatım boyunca pek anlayamadığım ve şaşırarak takip ettiğim o şahış…
Miyav Land’ın başkanı, kedilerin Maşallah Hocam’ı Artık o ismin kim olduğunu biliyorsunuz.
Benimde ilgimi çeken bu, eğer ben televizyonda o söylemlerde bulunsaydım kesinlikle beni kazığa oturturlardı. Ellerinde ateşten meşalelerle kapıma dayanırlar, adımı frenkeştayn olarak değiştirirlerdi. Fakat Oktar, kendini ifade edecek alanlar buldu. Hatta anti komünist tavrı yandaş toplamasında yardımcı oldu.
O kadar ünlü oldu ki, adını söylemeden kim olduğunu biliyorsunuz.
Halkımız bazen, kişinin ne olduğuna değil ne söylediğine bakıyorlar ve kendi fikirleri ile eş düşen bir söylem buldukları taktirde o söylemi kullanmaktan çekinmiyorlar. Biz buna fıkralarla Türkiye hocalarının tabirleri ile “Benim dediğimi yap, yaptığımı yapma” ‘cılık diyoruz.
Fakat bizim arzularımızı tatmin edenleri hemen kabul etmemeli, durup değerlendirmeliyiz. özelikle özel hayatımızda. Aşkım Kapışmak şöyle demişti bir videosunda, ”Artık gözler dahi yalan söylüyor, ayaklara bakınız. Ayaklar doğruyu söyler.” Dost başa düş… diye başlamayın cümleye ki, o kadar çok kişiyi düşmanlaştırmışken daha faza düşmana ne birey, ne de ülke olarak ihtiyacımız yok.
Pek çok konuda ortak anlaşmaya varmamız gerekir bunlardan biride dürüstlüktür. Kişi görünüşü ve söylemleri ile kanaat önderi olur. Dil aşkı yüceltirken, gönül meşk peşindeyse kişinin tutarlılığı sorunludur. Güven vermez fakat yeni söylemleri de başka grupların hoşuna gider ve sonuçta söylenen söz, kişilikten önemli noktaya gelir. Dürüst insanın ilkesi eylemleri olmalıdır. Eylemlerinin sonucu olumlu ise dürüst odur. Yoksa söyleyenin anlamı ses kadar hızlı ve geçicidir.
Dönelim Oktar’a aslında onunla ilgili pek söyleyebileceğim bir söz bulamıyorum. Sadece 891 yıl hapis cezası ile yargılanmış bir kişilik olarak tarihe ismini yazdırdı. Ayrıca suçları; "örgüt yöneticiliği", "cinsel istismar", "eğitim hakkının engellenmesi", "eziyet", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" ve "kişisel verilerin kaydedilmesi" olarak kayda alındı.
Ahir zamandayız, kıyamet geliyor ve Deccal Dünya’ya indi! Yok şu muydu? yoksa bu muydu? tavrına da pek anlam getiremeyen biri olarak, bu tür konulara anlam aramamamız gerektiğini düşünüyorum. Kıyamet ve son endişe duyulacak bir durum değildir. Çünkü onun hükmünden kaçamazsınız. Olacaksa bittiğinde başka bir âleme uyanacağız.
Bizler uygar zamanın yalnız çocukları olarak birbirimizi bulmalıyız. İyiliği ve birliği sağlamadıkça şeytanlar aramıza sızabilir…