Havalar açıyor, çiçekler canlanıyor bahar geliyor. Değil mi? Peki biz ne kadar hissediyoruz bu durumu? Sahi sayın okuyucu nasıl hissediyorsun? Bu soruyu gerçekten samimi bir şekilde ne zaman sorun kendinize. Bahar geliyor, Farkında mısın?
Toplarımızı elimize alıp oyun oynamak vakti, gülme ve neşe vakti hatta bayram geldi. Sen bugünlerde ne kadar gülüyorsun?
Eskiden ne güzeldi değil mi? Varsa bir aşk derdi vardı. İşte, gelecek hafta beğendiğiniz dizinin yeni bölümünde neler olacaktı? Duman, ne zaman albüm çıkaracak? Takımım bu sene şampiyon olacak mı? Kocaeli süper lige! “Lost’da bozdu” muhabbetleri tabi ki her yerde. Sıcak değil de nem çoook nem! Bir gölge arayışı içinde mendille silmek anımızı.
Ama aşırı kötü olan şeylerde vardı. Hastane, kurşun, Kan, kazalar, sınavlar… Kötü şeyleri çok da detaylandırmak istemem ki o acılar belki hala kabuk bağlamamıştır. Yarayı yüzmeye gerek yok.
Bu baharla bir söz versek kendimize her şeyi daha iyi yapmak için. İlk önce kendimizi düzeltsek. Yaptığımız işin hakkını tam versek, gülmeyen dostumuzun hatta dost bile olmak gerekmez. Gülmeyen birini güldürsek. Çevremizdekileri mutlu ederek mutlu olsak. En önemlisi okuyarak ya da izleyerek yeni şeyler öğrensek. Evet öğrenmek mutluluktur. Cahillik yok olmaktır. Öyle dost meclisinde gülmek için söyleriz ama cahilsen yok olursun. Ne ad ne hikâye bırakabilirsin çünkü yazman bile yoktur. Ya da yazdıklarını okuyacak bir toplum. Biz Çalışkanız, cidden çalışkanız. Eğer doğru yönlendirilirsek gemileri dağlarda gezdiririz. Avrupa’nın övdüğü bilim adamları, insansız araçlar geliştirebiliriz. Müthiş bilginler yetiştirecek bir kültürümüz var. Toplumumuzda hala sevgi var. Tamam kaos, kavga yaygın! Fakat bakın içinize sandığınız kadar kötü değilsiniz. Sandığınız kadar dipte değilsiniz. Tarihimize bakın orda neler neler var. Yunus emre, Mevlâna, Emin Çapa, Nefi, İlber Ortaylı tabii… Biraz sistemleştirememe problemimiz var, profesyonel hareket edememe ki bu da kültürel bir durumumuz. Yoksa Marx, Adam Simit, teorilerini kurarken, bizim içimizde bu fikirlere sahip kimseler yok muydu? Bakın somut örnek veremem ama adım gibi eminim vardı.
Sanırım bu hayattan tat almayı seven bir toplum genine sahip olmamız. Doğadan ders alan bir toplum kültürü özü, hala bize bir şeyler vaat ediyor. Sadece susturmak lazım bu gürültüyü. Bu kadar umutsuzluk içinde dinleye bilmek lazım kendimizi. Orada Mustafa Kemal’in, Fatih’in, Bumin Kaan’ın ve Attila’nın ruhu var. Daha saymak da lazım en azından Nizamülmülk ve Sokullu’yu da anmak gerekir.
Aslında bu yazıyı da biraz kendim için yazdım, sıkılmıştım. Hatırladım. Değerli olduğumu, hiçbir şeyin bitmediğini, Edison gibi yapamadıysak yapamamanın yolunu öğrenmiş olduk demeyi… Hatırladım. Zor durumlardayız belki ama halledeceğiz! Bazı sıkıntılarımız var ama çözeceğiz! Umarın size de iyi gelmiştir okumak. İyi günler sayın okuyucu.