Google amcaya sorduğunuzda ülkemizde veya başka bir ülkede uçurumdan birinin atladığı ve arkasından üçyüzünün veya beşyüzününde gittiği gibi haberlere kolayca ulaşabilirsiniz. Örneğin Van’ın Gürpınar ilçesinde 12 Haziran 2018 tarihinde bir tanesi 20 metre yükseklikten atlayınca arkasından beşyüzü birden sırayla atlamış ve hepsi telef olmuş. Bu davranışı gösterenler tabi ki insan değil koyun! Koyunların toplu intiharı veya sürü psikolojisi diyebiliriz. İnsanlarda da buna benzer toplu intiharlar oluyormu? Tabi ki oluyor. Yine amcaya müracaat! Örneğin Jonestown vakası. Rahip Jones tarafından kurulan Halkın Tapınağı ( Peoples Temples ) isimli tarikat üyeleri 1978 yılında topluca intihar etti. Bu olayda yüzlerce kişi siyanür içerek ( anne-baba-çocuk ) hayatına son verdi. Rahip’in bir konuşması ve ölümü kutsaması sonucunda bu olay gerçekleşti. Bir başka örnek Anadolu’dan ve geçmişten. Xanthos ( Kınık ) olayı. Milattan Önce ( M.Ö ) ikinci yüzyılda bu günkü Fethiye ( Muğla ) yakınlarında olan Xanthosi Lykia ( Likya ) birliğinin başkentidir. Roma döneminde M.Ö 42 yılında Brutus tarafından işgal edilir. Xanthoslular Brutus’a teslim olmamak için topluca intihar ederler.
Koyunların neden böyle davrandığını bilemem ama insanların neden böyle davrandığını anlamaya çalışmak, öncesini. Yaşananları, kültürlerini, inançlarını veya gelecekle ilgili ( bu dünyada yaşarken veya ölümden sonra ) beklenti ve korkularını inceleyerek çözülebilir diye düşünüyorum. Zaten öyle de oluyor.
Bu davranışla ilintili bizde ki deyimlere, atasözlerine bakacak olursak karşılığını “ Sürüden ayrılanı kurt kapar “ deyiminde görürüz. Biz bunu allayıp, pullayıp literatüre sokamamışız, makaleler, kitaplar yazamamışız. Aynı “ Pabucu dama atılmak “deyiminde olduğu gibi. Ama elin oğlu yapmış. Adına da Abilene ( Ebileyn ) Paradoksu demiş ( benim güzel dilim, güzel Türkçem, yazıldığı gibi okunur, okunduğu gibi yazılır – abi len veya len abi değil abilene ). Rahibe veya lidere “ len abi olmaz öyle, bu işin başka bir yolu olmalı deseydi belki de intihara gerek kalmazdı veya “ abi len , sen ne diyorsun, çoluk çocuk niye hepimiz boşuna ölelim, savaşalım ve ölürsekde savaşarak ölelim” deseydi. Erzurm’da, Şanlıurfa’da, Afyon’da, Çanakkale’de, Kahramanmaraş’da, Kütahya’da, Eskişehir’de, Kars’da dendiği gibi!!
Gelelim paradoksa. Jerry B.Harvey adında bir profesör tarafından yapılan bir araştırma , uzlaşmanın çatışmadan daha büyük sorunlar barındırdığını ortaya koymuştur.
Abilene ( Ebileyn ) Paradoksu; Bir toplulukta ( bu aile olabilir, arkadaş grubu olabilir, okulda sınıf olabilir, bir kasaba, bir şehir veya ülkede yaşayan insanların bir kısmı veya hepsi olabilir ) aslında çoğunluğun veya belki de hiç kimsenin istemediği bir şeyi diğerleri istiyor ben istemezsem yalnız kalırım, dışlanırım, cezalandırılırım, alay edilirim, bundan sonra benim istediklerimde yapılmaz gibi kaygılarla yapmasıdır. Aslında ortak akılla hareket edilip, fikirler, istekler, beklentiler, riskler ve olası sonuçlar ortak akılla, tartışılarak ve ölçülüp biçilerek konuşulduğunda daha başka ve farklı sonuçlara varacakken uzlaşma kültürünün ( itaat et rahat et, ya bendensin ya da yoksun, bi taraf olan bertaraf olur, ya benimsin ya da toprağın vs.gibi ) olumsuz etkisi ortak aklı ortadan kaldırarak yanlış kararların alınmasına, yanlış yollara ve yönlere gidilmesine ve hiç kimsenin istemediği bir sonuca ulaşılmasına neden olmaktadır.
Peki Abilene ( Ebileyn ) Paradoksu ismi nereden kaynaklanıyor? Yani çıkış noktası, hikayesi nedir?
Abilene, ABD’nin Teksas eyaletinde yaklaşık 130 bin kişinin yaşadığı bir şehir. İsmini verdiği ve literatüre geçen olayda bu şehir ve civarında geçiyor. Sıcak bir yaz günü Teksas Kolemen’de bir aile ( evli bir çift, erkeğin babası ve annesi olmak üzere dört kişi ) evlerinin verandasında domino oynamaktadır. Sakin, sessiz ve sıcak bir ortam babanın “ Abilene gidip, gezelim ve yemek yiyelim “ önerisi ile bölünür. Gelin, kayınpederine katılır ve “ harika bir fikir “ der. Oğul , bu kadar sıcak bir havada 80 km. ötedeki şehire gidip gezmenin çok kötü bir fikir olduğunu düşündüğü halde “ annemde isterse bana uyar “der. Anne de beklenen yanıtı verir “ tabi çok iyi olur “ diye karşılık verir. Yola çıkılır, hava çok sıcaktır, yol uzun ve araba eskidir. Abilene’de yedikleri yemek çok kötüdür. Saatler sonra yorgun ve mutsuz bir şekilde eve geri gelirler. Verandaya tekrar otururlar ve içlerinden biri “ ne güzel bir gezi oldu değilmi” diye sorar. Anne, evde kalmayı tercih ettiğini ama grubu çok istekli gördüğü için karara uyduğunu itiraf eder.
Erkek, kendisinin kesinlikle istekli olmadığını, rahat ve serin veranda da oturmaktan çok memnun olduğu halde diğerlerini kırmamak için evet dediğini ve kendini feda ettiğini söyler. Gelin, kocasına katılır. Bu sıcakta dışarı çıkmanın saçmalık olduğunu düşündüğüm halde esas ben kendimi feda ettiğimi sanıyordum der. Anne, oğul ve gelin babaya dönerler. Baba da şaşkındır. Baba, ben asla gitmek istemezdim ama baktım sıkılmış gibi duruyordunuz, gezmek hoşunuza gider, değişiklik olur diye düşündüm der. Dört kişi bir araya gelip, birey olarak asla vermeyecekleri bir karar vermiş, kararı yerine getirmiş ve mutsuzluk içinde geri dönmüşlerdir. Evet işte bu olaya Abilene (Ebileyn) Paradoksu deniyor.
Peki bu paradoksa kapılmamak için ne yapmalıyız?
- Öncelikle “ Sürüden ayrılanı kurt kapar” düşüncesinden kurtulmalıyız.
- Kral çıplak diyebilmeli ve kral çıplak diyene de kıymet vermeliyiz.
- Başkalarının düşünce ve isteklerinin farklı olabileceğini varsaymalı, bunları açık yüreklilikle ortaya koymalarını desteklemeliyiz.
- Korku iklimini yok etmeliyiz.
- Grup kararlarında bir kuşku ve belirsizlik varsa gizli oylama yöntemi uygulamalıyız.
- Alınan kararlar hakkında konuşma ve tartışma ortamı yaratmalıyız.
- Eski köye yeni adet mi olur düşüncesini yok etmeli ve yeniliklere açık olmalıyız.
- Ben yaptım oldu bencilliği ve tekilciliğini (tekelcilik de diyebiliriz) hemen terk etmeliyiz.
- Düşüncelerimizi net olarak söyleyemiyorsak, grupta aynı bizim gibi başkalarının da var olabileceği olasılığını her zaman akılda tutmalı ve buna göre hareket etmeliyiz.
Yani özetle sürü psikolojisinden kurtulmalıyız. Aksi halde uçurumdan yuvarlanır gideriz.
Örneğin M.Kemal Atatürk “Sürüden ayrılanı kurt kapar deseydi ve Osmanlı paşası olarak bir eli yağda bir eli balda hayatına devam etseydi, saraydan bir sultanla evlenip İstanbul’da bir yalıda yaşamayı seçseydi Türk Ulusu ve Türkiye Cumhuriyeti olurmuydu?”
Ne yaptı? Gruptan ayrıldı, sesini yükseltti ve kendisini kapacak olanları çıktıkları yere kadar kovaladı.
Kalın sağlıcakla…
Prof.Dr.C.Gazi UÇKUN
Kaynakça
www. Olaganustu kanitler.com
Tam aramızdaki günümüz insanlarının çok güzel özeti sayın hocam kaleminize sağlık
Güzel bir yazı tebrikler
Dünya, bu savaş ve barış kahramanı büyük adamın ölümü ile yoksul düşmüştür.
Dünya, bu savaş ve barış kahramanı büyük adamın ölümü ile yoksul düşmüştür. ( MUSTAFA KEMAL ATATÜRK )
Saygıdeger hocam yüreginize kaleminize saglık. Belirli amaçlarla bir araya gelen insanlarımız insan olmanın ayrıcalığı unutmadan yaşamlarını sürmeleri gerekir diye düşünüyorum. Dogru tektir tezine göre hareket ettigimizde yaşamın güzelliklerini yaşarız. Saygılarımla
temel iç güdüleri nasıl eğitirsen, yaşananlardan haz alacak seviyeye getirebilirsin hocam.. badeci imam müridi de mutluydu, kelle kesen vahşi ışidli de.. çünkü zeminleri buna uygun eğitildi. evrensel şakülle donanmış çağdaş beyinli TÜRK HALKINA TEKRAR EVRİLMEMİZ DİLEĞİYLE...