Devletlerin, ulusların ve insanların yaşam sürelerinde başlangıçlar, büyüme ve yükselmeler, düşüşler ve yok oluşlar yaşadıklarını hep görmüşüzdür. Geçmişte de böyleydi şimdi de böyle ve büyük olasılıkla gelecekte de böyle olacak. Yine biliyoruz ki önemli kırılma noktaları veya tarihleri de yükselme, düşüş, yok oluş sürecinde belirleyici olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu 1299 yılında kurulmuş ve kurulduktan sonra büyümeye ve yükselmeye geçmiş, Avrupa kıtasının ortalarına, Afrika kıtasına, Arap yarımadasına, Karadeniz kıyılarına sahip olmuştur. Akdeniz ve Karadeniz Türk denizi haline gelmiştir. Bu yükseliş çeşitli nedenlerle (çağın gereklerine ayak uyduramamak, kötü yönetim vs. ne derseniz deyin) yavaş yavaş duraklamaya ve bir kırılma noktası olan 1699 Karlofca anlaşmasıyla gerilemeye başlamıştır. Osmanlı ilk kez 1699 da toprak kaybetmiş ve sınırlarını geri çekmek zorunda kalmıştır. Bütün Macaristan ve Erdel Prensliği Avusturya’ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan’a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venedik’e bırakılmış, Rusya ile de ateşkes yapılmıştır. Bu gerileyiş tam 223 yıl sürmüş ve 30 Ağustos 1922 ‘de bir daha yaşanmamak üzere durdurulmuştur. Yani Osmanlı’nın parçalanıp yok olmasına, Anadolu’nun işgal edilerek Türk Ulusuna neredeyse soykırım gibi katliamlar yaşatılmasına DUR denilmiştir. Kurtarıcımız, Kurucumuz ve yol göstericimiz Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları 223 yıllık hezimete son vermiş ve 1071 de Sultan Alpaslan’ın ebedi yurt olarak aldım dediği Anadolu topraklarının kalıcı tapusunu Türk Ulusuna teslim etmişlerdir. Türklerin tarihindeki önemli kırılma noktası 30 Ağustos 1922 tarihidir. Bu tarihe sadece bir savaş zaferi olarak, düşmanı yenilgiye uğratmak olarak bakmamalı. Şayet sadece bir askeri zafer olarak bakarsak hem bu tarihten önce yaşananları hem de bu tarihten sonra yaşananları tam anlayamamış oluruz. 30 Ağustos 1922 kuruluşun ve dirilişin başlangıcı olmuştur. Yoktan var oluşun ve şahlanışın miladı olmuştur. Bu tarihte sadece düşman askerinin işgaline DUR denmemiştir. Ekonomik, sosyal, kültürel, toplumsal gerileyişe, yozlaşmaya, çürümeye de DUR denmiştir. 1923 de yeni Cumhuriyetin kurulmasıyla Türk Ulusuna yeni bir yol, yeni bir yön çizilmiş, emperyalistlerin biçtiği elbise yırtılıp atılmış, hain emellerine DUR denilmiştir.
Atatürk ve silah arkadaşları;
Kapitülasyonlara DUR demiştir.
Bu toprakların yer altı ve yer üstü zenginliklerinin soyulmasına, yok edilmesine, kirletilmesine DUR demiştir.
Ahırdaki koyunların ve ineklerin sayılmasına rağmen kadınların sayılmamasına, insan yerine konulmamalarına DUR demiştir.
Dinin sömürülmesine, dinin bidatlarla içinin boşaltılmasına DUR demiştir.
Yoksulluğa, yokluğa, cehalete DUR demiştir.
Sıtmaya, vereme, frengiye, tüberküloza, trahoma, koleraya, tifo ve tifüse DUR demiştir.
Köylünün, çalışanın, kimsesi olmayanın zalimler tarafından ezilmesine, hor görülmesine, sömürülmesine DUR demiştir.
Sadece parası ve gücü olanın okuyabildiği eğitim sistemine DUR demiştir.
Devletin malı deniz anlayışına DUR demiştir.
Her konuda dışa bağımlılığa DUR demiştir.
Kulun kula kul olmasına DUR demiştir.
Şayet bizler vatan dediğimiz bu topraklarda rahatça yaşayabiliyorsak, okullarına gidebiliyorsak, ibadetimizi yapabiliyorsak son nefesimize kadar Atatürk ve silah arkadaşlarına dua etmeli, minnet duymalı ve saygıyla anmalıyız. Büyük zaferin yüzüncü yılı kutlu olsun, atalarımızın ruhu şad olsun.
Prof. Dr. Gazi Uçkun
Hocam yüreğinize sağlık her daim kadir kıymet bilen insanlardan olmak lazım bu insanlığın getirisidir .Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarına rahmet olsun ruhları şad olsun .
Hocam güzel çok güzel bir özet harikasınız kaleminize sağlık