İnsanın yaşarken öğrendiği bazı kalıplaşmış sözler vardır. Örneğin “Tek bildiğim Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir” gibi. Arkadaşlarım, dostlarım , yakınlarım ve öğrencilerim bilir, elimden geldiğince çok kitap okumaya çalışırım ve çevremi de buna zorlarım. Özellikle öğrencileri kitap okuma konusunda teşvik ederim. Dönem ödevlerini genellikle kitap okuma şeklinde veriririm. Ayrıca kitap almayı ve biriken kitapları da uygun yerlere bağışlamayı severim. İzmit kitapçı konusunda çok şanslı bir şehir değil maalesef. Kitapçı sayısı az. Diyeceksinizki online alışveriş var oradan al. Yok , bir kitapçıya gitmek , raflara bakınmak, yeni çıkan kitapların sayfalarını karıştırmak , entelektüel bir kitapçıysa kitaplar hakkında sohbet etmek ve hele de bir tanışıklık varsa sohbeti çaylar eşliğinde sürdürmek. Bunların hiçbiri online kitap almakta yaşayamayacağınız duygular. Benim bir şehire geldiğimde ilk aradığım yer kitapçılarıdır ve dolayısıyla ilk tanıştığım insanlarda kitapçı ve sahaflar olur. İzmit’te de öyle oldu. Haftada en az bir kez uğrayıp selamlaştığım, vakit geçirdiğim kitapçı ve sahaf arkadaşlarım var.
Yukarıda kalıplaşmış sözlerden bahsettim ya işte kitap okuma ile ilgili olarak da aynı şey söz konusu. “Ne kadar çok okursan oku yolun daha başında olduğunu ve ne kadar az okuduğunu görürsün”. Evet ben de bu haldeyim. Ne kitap almaya ne de okumaya yetişemiyorum ve hep eksik bir şeylerin kaldığını görüyorum. Bu eksiklikleri görünce de kendime kızıyorum niye daha önce bunun farkına varmadım diye hayıflanıyorum. Bu zamana kadar okumadığım, görmediğim bir yazar Hanri BENAZUS. Yazmış olduğu çok sayıda kitap var. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı üzerine kitaplar, Türk tarihi ve felsefesi üzerine kitaplar. Ve ben bu yazarı yeni okuyorum! Hanri Benazus’u okumanızı tavsiye ederim.
Yazının başlığınıda Benazus’un “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk” kitabını okuyup oradan bir anekdota ( İsmet Bozdağ’ın anılarından kitaba girmiş) yer vereceğim için Atatürk’ü Anlamak koydum.
“1933 yılının Ekim ayında, Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlama hazırlıkları yapılıyordu.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, akşama kadar kutlama programı üzerinde çalışmış ve ondan sonra birtakım yakın arkadaşı ile Ankara Palas’a gelmişti.
Salonda birkaç milletvekili, kordiplomatikten bir kişi ve aralarında Fransız Büyükelçisi bulunmaktaydı.
Fransız Büyükelçi, hanımı Paris’te olduğu için tek başına barda oturup viskisini yudumluyordu.
Gazi Mustafa Kemal Paşa ile karşılıklı selamlaştılar.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Büyükelçiyi masasına davet etti. Kendisine gerekli ilgiyi göstermiş olmak için şöyle hitap etti:
- Görüyorum ki benim gibi siz de bekarsınız. Zarif karınız Paris’teymiş.
Bundan sonra aralarında şöyle bir konuşma geçti.
- Paris’te bulundunuz mu ekselans?
- Evet. Hem de her şeyin çok iyi yaşandığı yıllarda. Paris’i çok sevdim.
- Ekselansları acaba bu güzel beldemizi bir kez daha görmek istemezler mi?
- Hiç istemez olur muyum?
- Devletim, sizi kendi memleketinde görmekten büyük şeref duyar. Müsaade buyurulursa, Fransız donanması, sizi İzmir’den veya işaret buyuracağınız herhangi bir limandan, bütün direklerine Türk bayrakları çekerek almaktan gurur duyacaktır. Tüm Akdeniz’deki Fransız donanması emrinizdedir. Marsilya’da karaya ayak bastığınız an, bütün Fransız ordularının başkomutanı olarak karşılanacaksınız. Fransız milleti geleneksel Türk dostluğuna ne ölçüde değer verdiğini kendi topraklarında ekselanslarına göstermek heyecanı içindedir.
Mustafa Kemal , Fransızca bilmesine rağmen, tercümanlığını yapan Ruşen Eşref ( Ünaydın), Büyükelçinin söylediklerini Gazi Paşa’ya aktardıkça, Gazi’nin yüzü karışıyordu.
Çeviri bitince Mustafa Kemal , Ruşen Eşref ‘e sordu:
-Sor bakalım, bu centilmen kendi hesabına mı yoksa memleketi hesabına mı konuşuyor? Hükümeti ile bu konuda bir uyuşma içinde bulunuyor mu?
Ruşen Eşref, Büyükelçi’ye Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın söylediklerini çevirdi.
Büyükelçi heyecanla karşılık verdi:
-Bu konuda hükümetimle hiçbir konuşma yapmadım. Ama devletimin ekselenslarına olan duygu ve hayranlığını yakından bildiğim için önerilerimi Fransa’nın önerileri olarak kabul edebilirler.
Masadakilerin hepsi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya yapılan bu çağrıyı çok beğenmişlerdi.
Ancak Gazi Paşa’nın yüzünde bu öneriyi benimsediğini gösterecek bir hava yoktu.
Tam tersine sinirlendiği zaman yaptığı gibi, altın kaşlarını kaldırıp indiriyor, ince dudaklarını hafifçe kemiriyordu.
Sonunda Büyükelçi’ye karşılık verdi.
-Çok teşekkür ederim. Şimdilik böyle bir gezi düşünmüyorum.
Büyükelçi de masadakiler de bu karşılığa şaştılar.
Özellikle Büyükelçi, bu kadar ileri gittikten ve hükümetine karşı angaje olduktan sonra kesin bir biçimde ret edilmiş olmasına bir diplomat olarak çok üzülmüştü.
Gazi Mustafa Kemal Paşa havayı yatıştırmak için:
-Milletlerimizin şerefine, diyerek kadehini kaldırdı. Büyükelçi az sonra Gazi Paşa’dan izin isteyerek masadan kalkıp gitti.
Gazi Mustafa Kemal Paşa masadakilere dönüp:
-Bunlar hala bizi anlayamadılar. Bize hep Doğulu bir devlet gözü ile bakıyorlar. Görmüyor musunuz , bir Aşiret Şeyhi’ni imrendirecek tantana teklif ediyor bana. Fransız donanması Türk bayrakları ile donanacakmış da ben Marsilya’da Fransız ordularının başkomutanı olarak ayak basacakmışım da yok Fransız milleti geleneksel dostluğunu gösterecekmiş de…..Bu efendi hangi Batılı devletin devlet başkanına böyle bir öneride bulunabilir? Gülerler adamın yüzüne, şaşarım perişan akıllarına. Evet, hala bizi tantana ile ele geçirebileceklerine inanıyorlar. Öğrenemediler bir türlü…. Ama isteseler de istemeseler de eninde sonunda mutlaka öğrenecekler.!”
Ulus olarak Atatürk’ ü anladığımızı sanmıyorum. Ne geçmiştekiler ne de biz yaşayanlar. Kuru kuru tarihi bilgiler, yer isimleri. Ezbere dayalı bir Atatürk bilgisi. Onun felsefesi, yapmak istedikleri, hayata bakışı …. Zaten Atatürk’ü yeterince anlamadığımız için ve yolundan saptığımız için de kısır döngüler içindeyiz.
Bol kitaplı günler dileğiyle hoşçakalın.
Prof.Dr.Gazi Uçkun
Degerli hocam Vatanımızın Osmanlı son döneminde düştügü durumdan Mustafa Kemal Atatürk önderliginde Türk Milletimizin ortaya koydugu başarın sonunda gelen bagımsızlıgımızı yaşamaya başladık. Mustafa Kemal Atatürk gibi milletimizin dahi önderligi sayesinde atamızı anlamak gelecek nesillere devrini saglamak için bizlerin ve gelecek nesillerimizin çok okuması gerektigini biliyoruz. Okulumuzdaki ögrencilik yıllarımızda odanızdaki kitapların cokluğu ile bizleri yarınlara daha iyi hazırlanmamız icin verdiginiz emeklere sonsuz teşekkurler.
Kaleminize kalbinize sağlık hocam.
ÇOK GÜZEL BİR KONU MISKOVA VE SENPETERBURG TA METRODA OTOBÜSLERDE HERKESİN ELİNDE BİR KİTAP VAR VE SEYAHAT ESNASINDA AYAKTA OLANLAR BİLE KİTAP OKURORLAR KENDİMDEN UTANDIM O YÜZDEN KÜLTÜR YERLERDE SÜRÜNÜYOR HOCAM KALEMİNİZE EMEĞİNİZE SAĞLIK