“Neye layıksanız öyle yönetilirsiniz” derlerdi. Siyasetteki son dönemde yaşanan olaylara bakıyorum da, “Biz gerçekten buna mı layığız?” diye kendimi sorgular oldum. 2 bin yıllık devlet geleneği olan Türk Milleti’nin, sanırım siyasi açıdan en çalkantılı dönemlerinden birinde yaşıyoruz. Gerek iktidara gerekse iktidara aday olduğunu ifade eden muhalefete bakıyorum da, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan ve 2023 seçimlerinde seçme hakkı olan her birey gerçekten çok şanssız.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile başlayan devlet kurumlarını basma geleneği dün de Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ ile devam etti. İki isimde muhataplarına önceden haber vererek, şu saatte kuruma geleceğini ifade ederek baskın vermişti. Kemal Kılıçdaroğlu’nu gündeme taşıyan bu hareket daha sonra unutulsa da Türkiye’de son birkaç aydır gündemi belirleyen isim hiç kuşkusuz Ümit Özdağ…
Öncelikle şunu belirtmek de fayda var ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katıldığı canlı yayın programında Ümit Özdağ için kullandığı ifadeler kabul edilemez. Özdağ her şeyden önce bir siyasi partinin Genel başkanıdır ve parlamento da yer alan Milletvekilidir. Üstelik Özdağ, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kasteden bölücü bir siyasi uzantı değildir. Özdağ eleştirilir, kendisiyle 180 derece farklı düşünebilir, hiç bir görüşüne katılmayabilirsiniz. Ancak İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan birisinin kurduğu cümleleri özenle seçmesi gerekir. Özdağ hakkındaki iddialarının varsa bir mesnedi hemen suç duyurusunda bulunmaktır. Veyahut suç teşkil etmiyorsa bu fiiller ancak toplum nazarında ayıplanıyorsa kamuoyu önünde belgeleri yayınlamaktır.
Soylu konuşmasında haksız da peki Özdağ fiillerinde haklı mı? Öncelikle kendisine yöneltilen ifadelerden Ümit Özdağ’ın, “Bunları bir de yüzüme söyle” diyerek Bakanlığa gitmesi haklı bir tavırdı. Bu iddialar karşısında hiç kimse susamazdı zaten. Ancak Özdağ’ın kullandığı dil de ne yazık ki Soylu’dan farklı değildi. Ülkenin Bakanına “Seni bulacağım oğlum, korkak, kaçak, Süleyman” gibi ifadeler kabul edilemez. İki taraf da kendi özel sohbetlerinde birbirlerine istediğini diyebilir, ancak milyonarlın gözü önünde siyasetçilerin bu tür ifadeleri kullanması çok yanlış.
Ümit Özdağ’ın bir nebze de olsa şu açıdan kurtarır tarafı var. İlk kötü söz ve ağır ifadeler Süleyman Soylu’dan geldiği için kızgınlıkla Özdağ da ileri gidebilir…Şunu kabul etmek gerekir ki mülteci politikasıyla Zafer Partisi son birkaç ayın en çok konuşulan siyasi hareketi oldu. Gündemi özellikle de sosyal medyada Ümit Özdağ belirliyor. Ana Muhalefet ve Millet ittifakı bu konuda çok çok geri kaldı. Öyle zannediyorum ki daha bir kaç ay öncesine benim bile Yüzde 0,1 oy alır diye tahmin ettiği Zafer Partisi bu seçimlerde büyük bir sürprize imza atacak ve ciddi bir oy oranı alacak. Ben bu oylarında muhalefete kızan, özellikle İyi Parti’ye oy vermeyi düşünen Milliyetçi oyların ve CHP içerisindeki Atatürkçü oyların olacağını düşünüyorum.
Bakan Süleyman Soylu ise bence artık siyasi bir yorgunluk içerisinde. Son bir yılda iki kişi tarafından Süleyman Soylu ne yazık ki dilerle dolandı. Önce Sedat Peker’in ifadeleri ve sonra da Ümit Özdağ’ın hareketi…Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak Bakanımızın bu duruma düşmesini kabullenemiyorum. Eskiden mümkün müydü birisinin çıkıp Devletin Bakanına adıyla hitap edip saldırması. İşte bu yüzden diyorum ki ne yazık ki siyasette seviyenin diplerde olduğu bir dönemi hep beraber yaşıyoruz ve buna layık mıyız bilmiyorum.
Son olarak, Zafer Partisi’nin başta ekonomi olmak üzere Türkiye’nin belli başlı bir çok sorunlarına dair de politika geliştirmesi lazım. Evet mülteci ve kaçaklar sorunu çok önemli ve bu konuda sessiz kitlelerin sesini duyurdular ancak ekonomi, kalkınma, tarım, eğitim gibi bir çok konuda da Özdağ ekibi politikalarını anlatmalıdır.