Hükümet her ne kadar akaryakıt zammını çeşitli gerekçelere dayandırarak savunmaya kalksa da bunun hiçbir geçerliliği yok. Genel seçim sonrası ülkede esen zam furyasını savunacak, izah edecek, makul karşılayacak hiçbir neden yok. Evet toplumda seçim sonrası zam beklentisi vardı, ancak Erdoğan’a ve AK Parti’ye oyu veren seçmende umut ışığı daha fazlaydı. Fakat olmadı…
15 Temmuz’un yıl dönümünde minarelerden selalar okunurken, Maliye’den ise ekonominin selası verildi. Akaryakıta zam demek, üstelik yüzde 25’lik zam demek, iğneden ipliğe, gıdadan giyime kadar her alanda köklü zamların haberciliği demek. Akaryakıta ÖTV adı altında, KDV adı altında yapılan okkalı zamlar, toplumun sinir uçlarını iyice gerdi. Zaten bunalmış olan dar gelirli artık burnundan soluyor.
Bu yapılan zammın tek nedeni, bütçe açığını kapatma düşüncesidir. Döviz artıp giderken Türk lirası değer kaybediyor ve merkezi bütçe açık veriyor. Haliyle bunu karşılamanın en kolay yolu her gün yüz binlerce litre satılan akaryakıt ürünleri. Zira son yapılan bu zam Türkiye’deki ortalama tüketim göz önüne alındığında yılda 153 Milyar TL devlete gelir demek. Haliyle küfeyi dar gelirlinin sırtına yükleyen devlet, kendinden feragat etmeyip dar gelirlinin kemerini, ümüğünü sıkarak verdiği açığı gidermeye çalışıyor.
Peki ya bu zamların tek sorumlusu Erdoğan ve Hükümet mi? Zira Cumhur İttifakı da bu zamlara çıkıyor. Bu zamlarda yüzde yüz direk etkisi olan kişi Bay Kemal’dir. Durun durun kızmayın, “Ne alaka Bay Kemal” demeyin..”Başınıza taş düşse Bay Kemal’den bileceksiniz” dediğinizi de işitiyorum. Ama kusura bakmayın, bunun birinci derecede sorumlusu bile bile seçim kaybeden Bay Kemal’dir.
Kendi adaylığını önce masaya sonrada millete dayatan, seçim kaybedeceğini bildiği halde şahsi ikbali, makam hırsı ve koltuk sevdası yüzünden Erdoğan’ın karşısında geçip 10 yenilginin üzerine 2 yenilgi daha alan Bay Kemal, Türkiye’nin gidişatında sorumludur. Olumlu gidişatta da onun imzası vardır olumsuz tabloda da. O yüzden zamlar yağmur gibi yağdıkça, sadece Erdoğan’ın yüzünden demeyi bırakın, sadece Erdoğan’a oy veren seçmene yüklenmeyi bırakın, bu eseri ortaya çıkaran baş mimar, umut hırsızı Bay Kemal’i de es geçmeyin.
Peki Erdoğan’a söyleyecek sözümüz yok mu? Var tabi ki, Türkiye Yüzyılı başlıyor diyen, umut vaat eden, çözerse yine kendisinin çözeceğini ifade eden, seçim öncesi müjdeler yağdıran Reis, Mart 2024’ün startını hemen vererek İstanbul’u hedef biçmişti. Bu seçimden sonra yeniden aday olamayacak sayın Erdoğan, bu gidişatla yerel seçimde tarihi bir yenilgi alabilir, bırakın İstanbul’u kazanmayı sahip olduğu onlarca belediyeyi de kaybedebilir. Ama Türk siyasetinde 24 saat bile öyle uzun bir zaman ki, seçim zamanı farklı tablo da ortaya çıkabilir.