İnsanoğlu’nun hayatı neden rant ve menfaat üzerine kuruludur, yüzyıllardır bu soru bir türlü cevabını bulamaz. Hele ki günümüzde menfaat ve çıkar ilişkisi öyle bir noktaya ulaştı ki, tarifi imkansız. Bu soruya cevap arayacak değiliz, bu sorunun cevabını asırlardır kimse veremediği veya çözüm bulamadığı için bizim de buna bir yanıt bulmamız söz konusu bile olamaz.
Ancak öyle bir çağda yaşıyoruz ki, çıkar ve menfaat uğruna, doğruya yanlış, yanlışa da doğru demek ne yazık ki normal bir hal aldı. Mide bulandıran cinsten yapılan bu çıkar-menfaat ilişkisi, insanın temel gayelerini, insan olma gerekliliğini ortadan kaldırıyor.
Hele ki yazar çizer takımında, kamuoyunu bilgilendirmesi gereken insanlarda bu çıkar ilişkisi ne yazık ki daha da yüksekte. Toplumun menfaatini ön planda tutması gerekenler, şahsi emellerini, toplumun hayrının çok çok üstünde görmekte. Bazen üç kurul rant sağlamak, bazen makam ve güçten istifade etmek, bazen de kişisel bağlar üzerinden ne yazık ki yanlışın allanıp, pullanıp doğru gösterilmeye çalışıldığına şahitlik ediyoruz.
Oysa ki insanoğlu için birden fazla doğrunun olduğu koca bir yalandır. Doğrunun sana göresi bana göresi olmaz. Doğru tektir. Kapı aynı anda hem açık hem kapalı olmaz. O kapı ya açıktır ya kapalıdır. Sırf menfaat uğruna kapalı olan kapıya açık demek, milleti kandırmaya çalışmak, kör göze parmak sokmak gibidir. Meşhur bir laf vardır ya, “Annesini boyar, allayıp pullar babasına yeni diye yutturur” diye. Ne yazık ki bugün menfaat dünyasında geçerli olan kaide budur.
Ne diyelim biz olduğumuz gibi dosdoğru olmaya, kişisel çıkarlarımız için toplumun genel ahlaki kuralları, inanç dünyamızın bize emrettiği gibi yaşamaya devam edelim. Eğri illa ki bir yerde patlak verir…