Türk siyasi tarihinde 27 ve 28 Şubat tarihleri büyük önem yaşıyor. Kaderin acı bir cilvesi olarak bu iki tarih Merhum Başbakan Prof.Dr. Necmettin Erbakan ile özdeştir. Bu ülkede değeri bilinmeyen bir çok isim var. Bu ülkede değeri vefatından sonra anlaşılan çok sayıda isim var. İşte bu isimlerden birisi Erbakan’dır.
Makine Mühendisi olan Necmettin Erbakan, daha öğrencilik yılarlında keskin ve üstün zekasıyla dikkatleri çekmiş, Devrim Otomobilinin mucitlerin arasında yer almıştı. Türkiye’nin bu ilk yerli otomobili her ne kadar itibar suikastına uğrasa da Erbakan’ın ilk eserlerinden olarak tarihe geçmişti. Gümüş motor fabrikalarıyla adından söz ettiren Erbakan siyasette de son nefesine kadar bir mücadele adamı tarihe geçti.
Savunan adam olan Erbakan, kim ne derse desin her zaman hayra motor, şerre fren olmuştur. Milli Görüş geleneğinden gelen bir çok siyasetçi sonradan bozulmaya uğrasa da Erbakan Hoca, son nefesine kadar çizgisini hiçbir zaman bozmadı. Belki siyaset tarzı eleştirilere uğradı, belki yaşam tarzı üzerinden hedefe oturtuldu ama o siyaseti de hizmeti de şahsi çıkarları için yapmadı.
70’li yıllarda Kıbrıs Barış Harekatının mimarı olan, Milliyetçi Cephe hükümetlerinde iktidar ortağı olan Erbakan’ın Refah Partisi, 1995 seçimlerinde birinci parti oldu. Kendisine iktidarı kurma görevi her ne kadar verilmek istenmese de DYP ile kurduğu koalisyonda aslında çok önemli işlere imza attı. Memura, işçiye tarihin en büyük zamlarını verip, havuz sistemiyle artı büyçe veren 30 Milyar Dolar’lık ülkeye artı getiri sağlayan Erbakan’ın bu siyaset tarzı birilerini rahatsız etti.
Her darbenin girişiminin ortak noktası Türkiye’de, hazineyi hiç etmektir. Erbakan’ı indirenler 30 Milyar Doları götürürken, Türkiye de suni bir irtica tehdidiyle yıllarca oyalandı. Medya, siyaset ve kamuoyu irtica tehditleriyle oyalanırken cuntacılar da hazinenin ve ülkenin altına dinamit koyuyordu. Partisi kapatıldı, kendisi siyasi yasaklı hale getirildi ve post modern bir darbeyle Başbakanlık makamından indirildi. Ardından kurulan Fazilet Partisi hiçbir gerekçe olmaksızın Refah Partisi’nin devamı denilerek kapatıldı.
28 Şubat 1997’de Erbakan’dan kurtulmak için onu indirenler, bu kez Erdoğan’ın tek başına ve 20 yıl sürecek iktidarının önünü açtılar ve bunu o günlerde fark edemediler. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat süreci, 10 yıl bile sürmeden son bulurken, yaşanan o acı dolu günlerde muhafazakar kesim çok büyük eziyetlere maruz kaldı. İşsiz kalan, ordudan atılan, kamu görevine son verilen, eğitim hakları engellenen, cezaevine atılan, hayatları alt üst olan insanların vebalini hiçbir zaman ödeyemeyecekler.
Siyaset yasağının sona ermesiyle Saadet Partisi’nin başına geçen Merhum Erbakan, son nefesine kadar bu görevi sürdürdü. Çünkü o bir dava adamıydı ve böylesi insanlar son nefese kadar mücadelelerini sürdürürler. Türkiye onun siyasi öngörülerinin ne kadar haklı ve doğru olduğunu her gelişmede bizzat gördü. Ve kaderin acı bir cilvesi, 28 Şubat’ta Başbakanlık görevinden uzaklaştırılan Erbakan Hoca, 27 Şubat’ta yani bir başka 28 Şubat arifesinde hayata gözlerini yumdu. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Bu ülkenin hakkını ödeyemediğini de ifade etmek istiyorum. Onun gibi devlet adamları bu ülkede çok sayıda olmamıştır. Mekanı cennet, kabri nur dolsun…