Sürekli değişen ülke gündemimizin bu haftaki yeni konusu seçim barajı ve seçim sistemi tartışmaları oldu. Hafta başından bu yana Ankara kulisleri ve medyada, Cumhur İttifakı’nın TBMM başkanlığına sunduğu yeni seçim sistemi kanun teklifini tartışıyor. Hızla değişen onca gündem arasında bu teklifle beraber nur topu gibi yeni bir bebeğimiz oldu.
2 bin yıllık devlet geleneğimizde en çok tartışılan konu her zaman yönetim biçimi olmuştur. Hunlardan Selçuklu’ya, Osmanlı’dan günümüz Cumhuriyeti’ne yönetim sistemi hep tartışmalara, kavgalara, iç savaşlara neden oldu. Bununla birlikte 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin en çok tartışılan konularından birisi seçim sistemi oldu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da, çok partili siyasi hayat denemelerinde de, darbelerden sonra da hep seçim sistemi değişikliğe uğramış, bir çok model uygulanmış. 1982 Anayasasından beri yüzde 10 seçim barajı da tartışmaların odağında olmuştur hep.
Hükümetin teklifiyle seçim barajı yüzde 7’ye inecek, Milletvekili dağılımında İttifak oy oranı değil, her partinin kendi oy oranı esas alınacak. Bir kere bu kanun teklifinin kabul edilmesi, erken seçim ihtimalinin kalmaması demek. Ki ben zaten erken seçim olmayacağına inananlardanım. Böylelikle bu düşüncem tescillenmiş oluyor. Muhalefet ve muhalif medyada teklifin iktidarın lehine olacağı yönünde açıklamalar yapılıyor. Şunu belirtmek gerekir ki eğer muhalefet ilk seçimde iktidar olacağını iddia ediyor ve bunu istiyorsa sistem ne olursa olsun çıkıp aslanlar gibi yarışmalı ve bileğinin hakkıyla seçimi kazanmalı. Şimdiden mızmızlanmak doğru değil.
Bir başka tartışma konusu seçim barajının düşürülmesi. Ben şahsen barajda iki düşünceye sahibim. Benim fikri eğer baraj olacaksa bu en az yüzde 10 olarak devam etmeli. Parlamentoda temsil edilecek partide, seçilecek siyasi partide güçlü bir oy oranıyla sandalye sayısına sahip olmalı. Ya da baraj tümden kaldırılmalı, her seçim bölgesinde en güçlü isimler Meclise girmeli. Dar ya da daraltılmış bölgeli seçim sistemini hep savundum ve yine savunacağım. Böyle bir sistemle baraj sıkıntısı olmayacak, partiler her seçim bölgesinde en güçlü adaylarla seçme girmek zorunda kalacak. Bundan dolayı da bölgelerinde sevilen ve arkasında halk desteği olan isimler Parlamentoda yer alacak. Aksi halde barajı yüzde 3-5-7’lere düşürmek çok anlamsız.
Evet bugünün ülkemizdeki gündemi bu, ama bu gündem hiçbir zaman değişemeyecek. Belki aradan 50 yıl daha geçecek ve biz hala seçim sistemini tartışıyor olacağız. Çünkü ne yönetim biçimi, ne de demokrasi oturmayan ülkede, seçim sistemi de, yönetim şekli de her zaman tartışmalara konu olacaktır. Oysa bakın demokratik ülkelerde böyle bir tartışma uzun yıllardır söz konusu bile değil.