Üsküdar Vapuru Faciası, Ertuğrul Faciası ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümcül deniz kazalarından biri
Yolcularının büyük bir çoğunluğu ortaokul, lise erkek ve kız sanat enstitüsü öğrencilerinin oluşturduğu Üsküdar vapurunun son seferi, facia ile sona erdi.
Gemi, İzmit Körfezi’nin karşı tarafına servis yapmakta ve Gölcük, Değirmendere, Karamürsel gibi lise bulunmayan yerleşim alanlarından öğrencileri İzmit Lisesi’ne götürüp getirmekteydi.
Denizde saatler süren can pazarı sonrası yetişkin ve öğrenci olmak üzere yüzlerce insan öldü.
İzmit halkı ve balıkçıların çabası ile denizden günlerce ceset çıkarıldı.
İlk gün çıkarılan ceset sayısı 143.
Bazı kaynaklar 300 bazıları ise 500'ün üstünde yolcu ile seferin başladığını söylüyorlardı.
Ancak 300 kişinin ölümünden bahsediliyordu.
Öğrenci kayıpları ancak Pazartesi günü İzmit Lisesi ve Endüstri meslek liselerinde yapılan yoklamalar sonrası anlaşılabildi.
Yakınlarını geri versin diye bir çok insan Körfez kıyısında günler boyu bekledi.
Gemi kaptanı için "denize atladı, kendini kurtardı" denildi ancak günler sonra cesedi karaya vurdu.
Ölen öğrencilerin bir çoğu Gölcük Dumlupınar Mahallesindeki 1 mart faciası mezarlığına defnedildi.
Bu kazadan sonra "Gölcük Barbaros Hayrettin Lisesi" kuruldu.
Gemi kaptanı "Mehmet aşçı"
Mesleğe 30 yılını vermiş kaptanın cesedi arar gemisinin 5. defa deniz dibine attığı ağdan 13:21'de çıkartılmış, ceset gemiye çıkartılırken geminin bayrağı yarıya indirilmiş; geminin kaptanı 3 acı düdükle meslektaşını selamlamıştır.
Torba şeklinde toplanan ağın içinde oynaşan canlı balıkların arasında Mehmet kaptanın cesedi kaskatı olarak çıkarılmıştı.
Üniformasının sarı düğmeleri iliklidir.
Elleri, gözlerini kapatmak istercesine yüzüne doğru kıvrılıp kalmıştır.
Ayakkabısız ayaklarında siyah çorapları durmaktadır.
Sol elinde evlilik yüzüğü vardır.
Cebinden 160 kuruş, bir çakı ve sarı lacivert bir tespih çıkar.
Kaptanın saati tam 14:00'te durmuştur.
Petrol iskelesinden çıkarılan ceset devlet hastanesine götürülür.
İç cebinden çıkan defterin arasında bulunan kağıt parçasında şu satırlar zorlukla okunmaktadır:
"esselamün aleyküm ey ulu derya
sana selam eyledi nuh ile yahya
sen bir ulu deryasın
senden uludur mevla"