Rusya-Ukrayna savaşında arabulucuyuz…

40 yılı aşkın süredir ülkemizi tedirgin eden, çok büyük maliyetlere, binlerce kişinin hayatına mal olan terör sorununu galiba çözüyoruz.

Ortadoğu'da bur havamız, ağırlığımız var...

Trump gelince ABD ile ilişkilerimiz birdenbire olumlu yönde değişti.

Yargı sorunumuz, demokrasi sorunumuz var, hala kadına, çocuğa şiddet devam ediyor ve bunu özendirenler de var. Yani bazı iyi işler de oluyor, çok kötü giden işler de var...

Ama bence çok fazla konuşulmuyor olsa da en büyük ulusal sorunumuz gıda fiyatları. Enflasyon düşüyor çığlıkları tam bir palavra... Türkiye gıda üretiminde kendi kendine yeten ender ülkelerden biriyken, mercimekte nohutta bile dışa bağımlı hale geldik.

Geçen gün TV kanallarından birinde haberlerde gördüm. Osmaniye’de kuru soğan eken çiftçi, olgunlaşan soğanları toplayamamış, tarlasında bırakmış, “İsteyen gelsin, çuvalına doldurup götürsün. Bedava” demiş.

Kuru soğan pazarda, markette 25-30 TL. Vatandaş artık pazardan kuru soğan alırken düşünüyor. Tüketici için fiyat çok yüksek ama, üretici de kazanamıyor.

Pazarda 25-30 TL’ye satılan kuru soğanı üretici tarlasından 5-6 TL’ye bile satamıyor olmalı ki, “Toplamaya kalksam bana maliyeti yüksek, zarar edeceğim. En iyisi tarlada bırakıp bedava dağıtayım.” diyor.

Bu nasıl bir tarım politikasıdır. Ürününü yetiştiren para kazanamıyor. Ama gıda ürünü pazarda fahiş fiyattan tüketiciye ulaşıyor.

Ette, sütte durum aynı…. Görürsünüz yakında ekmek fiyatına yeni zam talepleri başlar...

Bütün dünyada ham petrol fiyatı düşmüş... Ham petrolün varil fiyatı 90 doları aşmış, 100 dolara gidiyordu. Şimdilerde 60 dolar ve daha da düşebileceği söyleniyor. Ama bizim ülkemizde hala benzine, mazota zam geliyor. Litre fiyatı 50 TL’ye dayandı., Akaryakıt fiyatlarına zamk geldikçe gıda ürünlerine de zam geliyor.

Asgari ücretlinin, emeklinin geliri yükselmiyor. Ama gıda fiyatları her gün biraz daha yukarı çıkıyor.

Çocuklar beslenemiyor... Büyükler ihtiyaçları olan besinleri alamıyor. Hastalıklar artıyor, sağlıksız bir nesil yetişiyor.

Mutlaka radikal kararların alınması lazım. Şu sıralar kıymanın kilosu 800 TL. Hele şu Kurban Bayramı geçsin bakalım 1.000 TL’yi geçecek mi?

Süt üreticisi, çiğ sütü 13-14 TL’den satamıyor. Ama süt ürünlerinin fiyatları sürekli artıyor. Süt üreticisi sütü para etmeyince süt veren ineğini kestirip, et fiyatına satıyor. Bu sefer süt üretimi düşüyor.

Hiçbir konuda iyi yönde gidemiyoruz. Bu mevsimde bir kilo çilek 90, 1 kilo muz 100 TL.

Kiraz yenecek gibi değil, 100 TL. Bu mevsimde bir kilo domates 35 TL olur mu? Patlıcanın kilosu 30 TL. Olacak iş mi? Ne yiyecek bu insanlar?

Gıda ürünlerinin fiyatı yüksek, bu gıda ürünlerini üreten, eti, sütü, sebzeyi meyveyi yetiştiren insanlar para kazansa, yine amenna. Ama üreten de kazanamıyor, tüketen de fiyatlara yetişemiyor.

Bir terslik var bu işte. Büyük bir yanlışlık var. İthalat yapalım diyoruz, buna da paramız yetmiyor.

Bu ülke canlı hayvanı, buğdayı dışarıdan alacak ülke miydi?

Enflasyon durmuyor. Çünkü gıda fiyatlarına yetişmek mümkün değil.

Daha çok et, süt üretmemiz lazım. Daha çok tahıl, bakliyat, meyve, sebze üretmemiz lazım. Üreticinin kazanması lazım. Aracıların ortadan kalkması, üretenin toptancıya sattığı fiyatla, pazarda tüketiciye ulaşan fiyat arasındaki korkunç makası kapatmak lazım.

Ülkemizi yönetenler, “Bakın enflasyon düşüyor” palavrasının hepsine takılmış, hem kendilerini kandırıyor, hem milleti kandırmaya çalışıyorlar.

Mayıs bitiyor. Karpuzun kilosu 50 TL sevgili dostlar. Bu olacak iş mi?

Nerede nasıl duracak bu gıda fiyatları. Bu millet ne yiyecek ne içecek?

Çözüm süreci çok güzel, hepimiz destekliyor, hepimiz amacına ulaşmasını istiyoruz da, şu ekmek fiyatı, et, süt, domates, karpuz fiyatı ne olacak? Nerede ne zaman duracak bunu daha çok merak ediyoruz.