Hava durumu mevsim normallerinin çok üzerinde sıcak seyrediyor. Bu yıl havalar geç ısındı. Yağışlı hava Haziran ayına kadar sürdü. Hal böyle olunca herkes yaz gelmeyecek mi diye sordu.
Yaz ise bir geldi, pir geldi. Kurban bayramı sonrası ısınan havalar, Temmuz sonu ve Ağustos başı kavurucu sıcaklara yerini bıraktı. Eyyam-I Bahur sıcakları bize nefes bile aldırmıyor. Sıcaklık rekorları kırılırken, vatandaş nefes alamaz oldu.
Her yeri taş beton yapmanın sıkıntısını en çok yaz aylarında çekiyoruz. Ormanlık alanlar, kırsal bölgeler nispeten özellikle akşamları serin günler yaşarken, şehir merkezlerinde geceleri uyunmuyor bile.
Anadolu da gündüzleri hava çok sıcak olsa da, güneydoğu hariç diğer bölgelerde insanlar geceleri serin havalarda rahat bir uyku çekiyor. Burada ise tek şanslı olanlar evlerinde ya da iş yerlerinde kliması olanlar. Dışarıda çalışmak zorunda olanlar binbir çile çekiyor. Çarşıda pazarda işiniz varsa bu sıcakta yandınız demektir. Hele bir de siyah giyenler yok mu? Hiç aklım almıyor bu sıcakta koyu rengi nasıl tercih ediyorlar.
Siyasetin gündemi serin gidiyor, durum böyle olunca bize de gündelik yaşamı yazmak kaldı. Asıl vurgulamak istediğim konu şehirleri betona boğmanın verdiği zarar. Yaşadığım kent Gebze’de köylere giderseniz püfür püfür esen bir hava sizi karşılar. Şehir merkezinde ise yaprak kımıldamıyor. Ormanlar akciğerlerimiz diye boşuna demiyoruz. Şehir merkezlerimizde yeterince yeşil alan olsaydı bu sıkıntıları yaşamazdık. Hiç bir şey için geç değil, belediyelerimiz yeşil alan miktarımız artırırsa ciğerlerimiz olan ormanlarımızdan bir parça nefes alabiliriz.