Türkiye seçimini yaptı ve Erdoğan yüzde 52.18 oy oranıyla bir seçimi daha kazandı. Erdoğan 14 Mayıs’da 250 bin oy farkla alamadığı ilk turdan sonra yarım kalan seçimi bu kez 3 puana yakın oy artırarak kazandı. 14 Mayıs’dan beri yazdığımız köşe yazılarında bu tabloyu gören birisi olarak defalarca “Yüzde 49.5 alan kazanmaya daha yakın” şeklinde vurgulamıştık. Kemal beye de her tuşa basarak seçim kazanılmayacağını ifade etmiştik ama dinletemedik.
Erdoğan neden kazandı, Bay Kemal neden kaybetti? Bu soruların cevaplarını analiz etmeye başlıyoruz. Bugün Erdoğan’ın neden kazandığını değerlendirelim, yarın Kemal beyin neden kaybettiğini, hatalarını analiz edeceğiz. Her şeyden önce dikkat çekmek istediğim husus bu seçimi Erdoğan’ın kazandığı değil, Bay Kemal ve Muhalefetin kaybettiği gerçeğidir. Zira pandemi, ekonomik kriz, deprem felaketini yaşayan bir ülkede beklenen tablo iktidar değişimidir. Buna rağmen değişim olmuyorsa burada muhalefet şapkayı önüne koyup düşünmelidir.
Erdoğan karşısında daha önce 10 kez seçim kaybeden bir adayı koyup başarı beklemek hayalciliktir. Her seferinde aynı hataları yapıp başarı beklemek hayalden çok öteydi ve bu hayal de gerçek olmadı nihayetinde. Erdoğan’ın kazanmaya götüren en önemli husus rakibinin yetersizliği oldu. Adeta ağır sıklet bir boksör olan Erdoğan, karşısında ki hafif sıklet boksöre karşı avantajlıydı ve bunu başarıyla kullandı.
Geri kalan başarı da Erdoğan’ın siyasi dehasıydı. Kim ne derse desin 1994’ten beri girdiği her seçimi kazanan kişi siyasi bir dehadır. 2002’den 7 Haziran 2015’e kadar gündemi belirleyen Erdoğan, bu seçimleri çok rahat kazandı. Ancak 7 Haziran’dan beri Erdoğan hep savunma modundaydı. Muhalefet gündemi belirliyor, Erdoğan peşine takılıyor, onlara cevap vermeye çalışıyor, savunma pozisyonunda kalıyordu. Bu nedenle Erdoğan’ın sadece AK Parti olarak aldığı yüzde 50 oy düştü ve MHP desteğiyle ayakta kaldı. Ancak bu seçimde Erdoğan savunma durumundan çıktı.
Seçim süresince Erdoğan hiçbir konuda kendini savunmak, muhalefete cevap vermek durumunda kalmadı. Ekonomideki sıkıntıları kabul edip, çözüm bulacakları mesajını verdi ve bu konu savunma durumunda kaldığı tek meseleydi. Bunun dışında Erdoğan seçim meydanlarında hep muhalefete yüklendi. Kemal beyi HDP desteği üzerinden vuran, Kandil’in açıklamalarını, HDP’li vekillerin sözlerini meydan meydan yayınlayan Erdoğan, muhalefeti adeta köşeye sıkıştırdı.
Meral hanım bile bu söylemlerin toplumda bu kadar karşılık bulduğunu 14 Mayıs gecesi anladığını itiraf etti. yani bu seçimde gündemi hep Erdoğan belirledi, Muhalefet ve Kemal Bey bu iddialara cevap vermek durumunda kaldı. Bu iddialar karşısında Kemal bey milliyetçi tavır takınmaya çalıştı, Erdoğan’ın belirlediği siyasi gündemin peşine takıldı. Erdoğan için en önemli unsur kendi seçmenini konsolide etmekti. Bu siyasi bir riskti belki ama güçlü liderler bu durumda kozlarını açık oynayıp, her riski göze alırlar. Neticede geçmişte kendisine oy veren seçmeni konsolide etmeyi başardı ve kazandı.
Seçmeni konsolide etmek çok önemli bir ayrıntıdır. AK Parti teşkilatları bile seçim sahasında hep dışarıdaki seçmene açılmadı, kendi tabanına ve gençlere oynadı. Çünkü onların siyasi hesabında konsolide olmuş seçmen eğer fire vermezse kazanıyorlardı ve bunu büyük oranda başardılar.
Erdoğan’ı başarıya götüren bir diğer husus da eser ve proje siyasetiydi. Erdoğan seçim meydanlarında hayata geçiren projelerin reklamını çok iyi yaptı. TOGG, doğalgaz ve Gabar’da petrol keşfi, TCG Anadolu, İHA ve SİHA’lar, Milli Muharip uçak Kaan, Kızılelma, Ayasofya’nın ibadete açılması, Şehir Hastaneleri, Köprü ve Otoyollar gibi projeleri Erdoğan meydanlarda iyi pazarladı. Patates ve soğanın peşine takılmadı, teknoloji hamleleri ve yatırımlarıyla konuştu. Yine deprem bölgesinde “Yaparsa Erdoğan yapar” havasını da oluşturdu.
Daha bir çok neden sayabiliriz bu başarısının arkasına. Ancak bana göre öne çıkan ana unsurlar bu konulardı. Tabi yine galibiyetin sırlarını aramaya devam edeceğiz. Kemal beyin neden kaybettiğine dair yazılarımızı da yayınlayınca sonuca dair fikir yürütmek çok daha sağlıklı olacaktır.