Sevgi, insan olmaktır. Yalandan, riyadan, günahtan, aldatmaktan ve bencillikten uzak koyar. Eğer sevmişse, karşılık beklemez. Karşısındakinin de sevmesi gerektiğini konusunda duygudaş davranır. Sevgi kalplerinin uyumudur. Aynı frekanstan yayın yapar. Kimseyi üzmez, sıkıntı vermez, aşağılamaz da…
Keşke kalplerinde bir mektebi olsa, kalbin ne ihtiyacı olduğunu bilerek büyüyebilsek! Bir meslek sahibi olmaktan çok daha önemli sevgisizlik duvarını aşabilmek. Kimseyi sevmiyorsak, kalp üzülmez ve göz ağlamaz. Kalp etkilenmezse düşünmez, sorgulamaz ve sahibini canavarlaştırır. Yaşantısında yakmak, yıkmak, öldürmek sıradan gelir. Makine gibi yaşar, nefes alsa da…
Kalp sevgiyi öğrenirse, Mevlana olur, Ahmet Yesevi olur, Yunus Emre olur, Hacı Bektaş-ı Veli olur… Günümüzde neden böyle güzel insanları konuşmuyoruz? Neden yetişmiyor bu şahsiyetler. Çünkü öylesi sevgiyi öğrenerek büyümüşler ki? Sevginin eğitimini almışlar. Allah’ı sevmeyi öğrenmişler Peygamberi örnek alarak. Kimsenin ameline dokunmamışlar, kusur aramamışlar… Haktan almışlar halka vermişler. Yokluğu öğrenmişler. Ölmeden ölmüşler. Şu yaşadığımız dünyada ise sadece ne kadar malımız olmalı diyen, malı kazanmak için her hileyi mübah sayan, yokluğu değil varlığı arıyorlar… İki ayrı örmekte nereye vardığımız açıktır. Günümüz insanı mutsuzdan da mutsuzdur. Doyumsuzdur. Sevgisizdir…
Ne enflasyon, ne pahalılık ne siyaset, ne de diyanet değildir sorun. İnsanın fabrika ayarlarına dönmesi ve sevgiyi keşfetmesi lazım. Kurtuluş ve Allah’a varış ancak insan olmakla, Yaratandan ötürü karşılıksız sevmekle mümkündür.
Kalpler yaralı, yara da ancak sevgiyle kapanabilir. Böylesi sevgiyi öğrenip yaşayana ne mutlu.