Dün, bin yıl sürecek denilen 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin yıl dönümüydü. 28 Şubat denilince aklıma ve gözümün önüne karanlık bir dönem, haksızca mağdur edilen binlerce insan, çekilen çileler ve acılar geliyor. Türkiye darbelerle geçen yakın tarihi ve 20.Yüzyılın sonunda böylesine bir dönemi nasıl yaşadı, bu süreci nasıl atlattı gerçekten yazılıp çizilecek çok şey var. Ancak ne yazık ki, 30 yaş altı nesil ne 28 Şubat’ı ne de o dönemde yaşananları yeterince bilmiyor.
28 Şubat sürecini öğrenci olarak bizzat yaşamış birisiyim. O dönemde yaşanları defalarca belgesellerden izlemiş, çok sayıda kitap, makale ve anı okumuş, Üniversite eğitimi sırasında Belgesel film hazırlamış bir Gazeteci olarak, ne yaşananları unutmam mümkün ne de o karanlık elleri kendi vicdanımda affetmem. 28 Şubat’ı gerçekleştirenler bin yıl sürecek demişti, onların bu hayali gerçek olmadı ama bizler 28 Şubat’ı en az bin yıl unutturmamalıyız. 12 Eylül neyse 28 Şubat da aynısıdır. Evet belki ordu bilfiil yönetime el koymamıştı ama Ordu içindeki cuntacı yapı, medya eliyle, fişleme yöntemleriyle, Batı Çalışma Grubu aracılıyla, patronlar eliyle ve yargı sopasıyla haksız yere binlerce insanı işinden, ekmeğinden, ailesinde etti.
28 Şubat’ı yapanlar Erbakan üzerinden muhafazakar kesime balyoz gibi darbelerini indirirken, yağmurdan kaçıp doluya tutuldu. O gün Erbakan’ı göndermek isteyenler Erdoğan’ın iktidar oluşunu izlediler. Evet 28 Şubat belki Erbakan’ı Başbakanlıktan etti ama Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı’na kadar uzanan siyasi yolu farkında olmadan açtılar. Tabi ki 28 Şubat sürecinde Merhum Erbakan’ın, Refah Partisi’nin ve Refah-Yol Hükümeti’nin hataları oldu, o dönem Refah Partisi içinde siyaset yapan bazı izimler elbette ki cuntacılara çanak tuttu. Ancak bu hataların bedeli insanların geleceğiyle oynamak asla ve asla olamazdı.
Üniversite kapılarından geri çevrilen, polis coplarıyla canı yanan başörtülü ablalarımız kendilerine yapılan bu zulmü hak etmediler. Sırf namaz kılıyor diye, inançlı diye askeriyeden, memuriyetten atılan büyüklerimiz kendilerine yapılan bu zulmü hak etmediler. Görevden uzaklaştırılan Belediye Başkanları, işkenceye maruz kalan insanlar bu insanlık dışı muameleleri hak etmediler. Bugün 28 Şubat’ta Erbakan’a dayatılan ancak kendisi tarafından uygulanmayıp sonradan gelenlerin hayat geçirdiği 18 maddelik zulüm metninden eser kalmadı. Ancak 28 Şubat’ın izleri hala yerinde duruyor.
Kendisini Z kuşağı olarak adlandıran nesil, kendisini Apolitik olarak niteleyen nesilin o günlerde neler yaşandığından hiç bir haberi yok. Araştırmayan, sorgulamayan, geçmişini bilmeyen, politikayı bilmeyen, yakın tarihten bihaber olan bu nesil başta bütün darbeler olmak üzere 28 Şubat’ı iyi öğrenmeli ve idrak etmeli. Türkiye’nin nasıl bir badireyi sancılarla atlattığını bilmeli. Onarla bu süreci öğretmek bizlerin görevi olmalı. Aktif siyaset yapan tüm Partiler ve temsilcileri de bu süreçten gereken dersi çıkarıp, Türkiye’nin bir daha böyle bir dönemi yaşamaması için üzerine düşeni yapmalı.
Karanlık bir dönemin eseri olan 28 Şubat’ın sonucunda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilerken, dönemin mağdurlarına da bir kez daha geçmiş olsun temennisinde bulunuyorum. Sürekli aydınlık için bu karanlık dönemin en ince ayrıntısına kadar aydınlatılması gerektiğine inanıyorum.