Türkiye, Çarşamba akşamı tarihinin en önemli günlerinden birisini yaşadı. Depremzedelerin yarasını sarmak, bölgeyi yeniden ihya etmek için TV kanallarının ortak yayınıyla, “Türkiye Tek Yürek” adıyla başlatılan yardım kampanyasında, rekor denilebilecek bir yardım miktarı topladı. Bu acıya duyarsız kalmayarak bağışta bulunan herkesi tebrik ederim. Ancak, açıklanan miktarları duydukça açıkçası duygularım birbirine karıştı.
Yardımlaşmak, bağış yapmak elbette ki çok önemli. Ancak bu program bize, işçinin, emekçinin alın terinden nelerin çalındığını görmek açısından çok önemliydi. Bir çoğumuzun hayal bile edemeyeceği miktarları tek kalemde verenleri gördükçe, bu ülkede tek fakirin işçi ve emekçi kesimi olduğunu anladım. Bu gece bunu ortaya sermek için çok önemliydi.
Bakın bu ülkenin yarısından fazlası asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Bu ülkede hala daha çöpten ekmek toplayan, lokantaların kapısında, semt pazarlarının bitişinde artık toplamak için bekleyen insanlar var. Bu ülkede sadaka toplayarak yaşamaya çalışan insanlar var. Kimisi ısınamıyor, kimisi karanlıkta yaşıyor, kimisi ise buz gibi soğukta yaşamaya çalışıyor. Bir yoksulun elinden tutmayanlar, bir garibana umut ışığı olmayanlar, maşallah yardımda yarıştılar. Bundan rahatsız olan yok, keşke daha da çok verseniz. Ama böyle bir madalyonun öbür yüzünde tek kalemde havada uçuşan Milyarlar, Milyonlar bu ülkede zenginle fakirin arasındaki uçurumu ortaya koydu.
Holdingler, Bankalar, büyük şirketler, bir çoğumuzun hayal bile edemeyeceği rakamları şak diye verdiler. Hatta kimisi, yuvarlayalım diyerek bizim ömrümüz boyunca göremeyeceğimiz miktarlar verdiler. O zaman anladım ki bu ülkede ekonomik kriz, geçim derdi işçide, esnafta var. Onlar bu kriz ortamında meğerse paralarına para katmışlar. Hal böyle olunca bu godamanlar dövizin yükselmesinden yakınır mı, zam furyasına isyan eder mi?
Edin beyler, daha çok yardım edin, sözümüz yok. Ama bu ülkenin insanına, emekçisine de yeri geldiğinde hakkını verin. Verilen bu miktarlar, o kurumların elindeki tüm para değil. Bağış, yani yardım kar üzerinden verilen miktarlar. Kendilerine dokunmayacak, şirketlerine zarar vermeyecek miktarlar.
Bakın bu paralar, devletten alınan ihalelerin paraları. Bu paralar, emekçinin rızkından çalınan paralar. Bu paralar kriz var adıyla vatandaşın temel ihtiyaçlarına yapılan zamlardan elde edilen paralar. Hani geçmişte bir madenci afişi vardı ya, “Sizin servetiniz, bizim emeklerimizden çalınandır.” Evet bu sözün doğruluğu bir kez daha görüldü.
Asgari ücret tespit komisyonunda işçiye 100 TL fazla vermemek için ağlayanların maşallah tek kalemde ne kadar miktarlardan vazgeçtiğini gördük. Ey patronlar kulübü, aynı performansı sizden asgari ücret toplantısında da bekliyoruz. Bakın sermaye düşmanı değiliz, yaptıkları yardımlardan da mutlu oldum. Ancak bu millet kuru ekmeğe muhtaçken, birilerinin servet içinde yüzmesi insanın kanına dokunuyor.
He bu arada emekli maaşını, kumbarasını, cebindeki son parasını az da olsa bağışlayanlar var ya. Hani bizim Anadolu insanımız. İnanın miktarı az da olsa onlardan daha değerlidir. Onlar baş tacı hiçbir sözüm yok, bu topraklardan kazandığını bu ülkenin insanıyla bölüşen, işçisinin hakkını savunana da sözüm yok. Son söz, dilerim yardım miktarı daha da artar ve bölgenin ihyası sağlanır.