Bugünlerde koronavirüsten daha öne çıkan bir gündem var o da özellikle Suriyeli ve Afganlıların başını çektiği mülteci konusu.
CHP’li Bolu belediye başkanı Tanju Özcan’ın sert çıkışı ile bu konu iyice alevlendi.
Tanju Özcan şöyle demişti:
“Arkadaş, yardımı kesiyorsun gitmiyorlar. ‘İş yeri ruhsatı vermiyorum’ diyorsun gitmiyorlar. Biz yeni önlemler almaya karar verdik. Önümüzdeki hafta belediye meclisi var. Yabancı uyruklu kim varsa abonemiz olan, su fiyatlarına, katı atık ücretlerine başta olmak üzere bazı ücretlerde 10 kat zam yapacağız. Türk vatandaşıyla yabancı uyruklu vatandaş aynı fiyattan suyu kullanamayacak. Bunu niye yapıyoruz? Gitsinler istiyoruz. Bu misafirlik uzadı. Benim elimde yetki yok ki zorla, zabıtayla şehrin dışına bırakıp koyayım. Bir ara sınırlar açıldığında biz otobüsleri ücretsiz yapıp insan gönderdik. Şimdi de göndermeye hazırız. Gönderelim gitsin.”
...
CHP’li Tanju Özcan’ın bu açıklamaları siyasetin de tansiyonunu yükseltti. Ak Partili Bolu milletvekilleri Özcan’ın açıklamalarını ‘faşist ve ırkçı’ diye nitelendirirken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da, "Su gibi temel bir yaşam hakkının bırakınız engellenmesi, bu konunun tartışmaya açılması dahi, parti politikalarımız ile taban tabana zıttır" şeklinde açıklama yaptı.
…
Mültecilerle ilgili uluslararası boyutu ise Avusturya başbakanının şu sözleriyle özetleyebiliriz:
”Afgan mülteciler Avrupa’ya değil, Türkiye’ye ya da komşu ülkelere gitsin.”
Peki halkımız gerçekten mülteci konusuna nasıl bakıyor?
Bunu anlamak hiç zor değil. Halka kulak verirseniz, ne düşündüğünü öğrenirsiniz.
Ya da bir sandık koyarsınız, referandum yaparsınız, öğrenirsiniz!
Görünen o ki, insanlarımız Suriyelileri ve Afganlıları sevmedi daha doğrusu sevemedi!
Çünkü hep olumsuzluklarla anılıyorlar.
Küçükleri dilendiriliyor, büyüklerinin ismi de kavga, hırsızlık ve çeşitli suç olaylarıyla anılıyor.
Karın tokluğuna ucuz bir şekilde çalıştırıldıkları için istihdam konusunda yarattıkları sıkıntı da cabası.
Mültecilerle ilgili bir başka hoşlanılmayan durum da, savaştan kaçanların alışkın olmadıkları bir ülkede bu kadar kolay ve çok çocuk sahibi olma alışkanlıkları.
Türkiye’de her konuya siyaseten bakma alışkanlığı oluşmuş. Buna rağmen mülteci konusunda tepkiler çok fazla.
Örneğin; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başkanlık sistemi istediğinde bu konuda hiçbir fikir sahibi olmayan partilileri bile ne olduğunu anlamadan ‘Evet’ oyu vermişti. Oysa şimdi bu sistemin yarattığı olumsuzlukları artık kendileri bile kabul etme noktasına geldi.
Ancak aynı durum mülteciler için geçerli değil. Her ne kadar birçoğu açık açık söylemese de, Ak Partililerin büyük bir kısmı hükümetin mülteci politikalarından çok rahatsızlar. Bazıları da açık açık dile getiriyorlar!
Mülteci sorunu, çocuklarımızın da geleceğini ilgilendiren bir konu. O yüzden hiç kimse siyaset yapmak için bu ülkenin ve çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atmasın. Mültecilerin bu ülkeye zarar vereceğini ve gönderilmesi gerektiğini söylemek ırkçılık ve faşistlik midir?
Irkçılık ve faşistlik diyenler acaba bir Suriyeli ya da Afganlıyı evlerinde misafir ederler mi?
Bolu belediye başkanı cesur bir açıklama yaptı. Her ne kadar siyaseten eleştirilse de, bu ülkedeki insanların çoğunun aynı görüşte olduğuna eminim.
Dün akşam sosyal medyada basit bir anket yaptım. Ankete katılanların yüzde 94’ü mültecilerin gelmesini istemediklerini söylemiş.
Bu ülkeyi yönetenler acaba böyle basit bir anketi yapmamışlar mıdır, akıllarına gelmemiş midir?
Peki buradaki asıl soru ne?
Halka rağmen ve ülkenin geleceği için tehlike yaratan bir konuda neden ısrar ediliyor?
Mülteciler ülkemize neden getiriliyorlar?
Asıl amaç ne?
Umarım öğrendiğimizde iş işten geçmiş olmaz!