Birkaç gün önce taziye telefonlarındaydım. Üstüste aldığım haberler nedeniyle. Kolay olmadı. Evi diyemiyorum malum müsibet...
Kelimeler düğümlendi , hüzünler kapladı , kendine iyi bak görüşürüz diye sonlandı konuşmalar. Sahi görüşebileceğimizden nasıl eminiz ? İşte , umut ediyor insan...
Hiç ölmeyecekmiş gibi mi davranıyoruz ya da sakince mi karşılıyoruz yıllarca varlığına alıştığımız sevdiklerimizin vedalarını... Aslında her yaşam ölümle gelmiyor mu? Günlük artan covid-19 vakaları ölüme daha yakın hissettirmiyor mu?
Hayalini kurduğumuz şeylerin nasıl yaşanacağını düşünür , planlar yaparız peki nasıl öleceğimizi , kaç yaşımıza kadar yaşayacağımızı ve nasıl veda edeceğimizi düşünüp konuşuyor muyuz sevdiklerimizle.
Söylenmemiş sahipsiz şarkı gibi mi yoksa sararmış eski fotoğraftaki anılar gibi mi kalacağız geride...
Halbuki bir kahve , iki güzel kelime en önemlisi gülüş yetiyor kalplerde yer etmeye.
İnsan nasıl küs kalabiliyor birbirine? Bir selamlık mesafe bırakalım herkesle... Basit düşünüp , basit yaşayalım , ertelemeyelim sevgi dolu sözlerimizi , kırılmış olmanın derdinde değil ; kırdığımız insanlardan özür dilemenin erdeminde olalım. Son bir yıldır kapı komşumuz bile en uzak mesafe sayılırken bize Graham Bell’in sevgilisi Allessandra Lolita Oswaldo’ ya seslenişi gibi anlam bulsun ‘ALO’ larımız herkese.
Derin yas hislerinde yaşam duruyor gibi hissetsek de , vedası ağır olsa da vefalı kalplerin zaman kabullenişi öğretecek bizlere. Çünkü gönül bağıyla bağlıyız bizler birbirimize.
Bir yuregi diger yurekte her daim var kilandir “gonul bagi”. Yazilarini takip ediyorum, kalemine saglik????