Gıda güvenliği… Hepimizin her gün farkında olmadan teslim olduğu bir güven ilişkisi. Markete gidip raftan bir ürün alırken içeriğini değil, markasını ve güvenilirliğini satın alıyoruz. Ama ne yazık ki Tarım ve Orman Bakanlığı’nın son ifşa listesi, bu güvenin nasıl yerle bir edildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Düşünebiliyor musunuz? Sucuk diye satın aldığınız, sofranıza koyduğunuz, belki de çocuğunuza yedirdiğiniz şeyin içinde ne olduğu belli değil. Sakatat, deri dokusu, mekanik olarak ayrılmış kanatlı eti… Hadi hepsini geçelim, bu ürünlerin çoğunda içerik etikete bile yazılmamış. Bu düpedüz bir kandırmaca. Adı ne olursa olsun, bu halkın sağlığıyla oynayan bir zihniyetin ürünüdür.

En çarpıcısı, bu firmaların bazıları zincir market raflarında satılıyor. Yani her gün yüz binlerce insanın kolayca ulaşabileceği yerlerde. Markaya, etikete, ambalaja güvenerek yapılan bir alışverişte, vatandaşın ihanete uğraması artık sıradan bir hâl aldı.

Burada suç sadece üreticide mi? Elbette hayır. Denetimler daha sık ve etkili olsaydı, bu ürünler piyasaya bu kadar kolay sızamazdı. Gıda mühendisleri, laboratuvarlar, dağıtım ağları, market zincirleri… Herkesin burada bir sorumluluğu var. Bu ürünler raftaysa, o rafta kalmalarına göz yuman bir sistem de var demektir.

Ama mesele sadece sağlık değil. Aynı zamanda ahlaki bir sorunla karşı karşıyayız. “Dürüst üretim” kavramı kaybolursa, sadece midemiz değil, vicdanımız da zehirlenir. İnsanlar artık ne yiyeceğini bile bilemez hale geldi.

Bakanlığın bu ifşa listesi önemli. Ancak sadece liste yayınlamak yetmez. Bu firmalara verilen cezalar, caydırıcılıktan uzaksa; ifşa edilen markalar birkaç ay sonra yine raftaysa, bu açıklamaların bir anlamı kalmaz. Tüketici olarak bizlerin de bilinçli olması gerekiyor. Sırf ucuz diye, etiketine bakmadan alınan ürünlerin faturası çok daha ağır olabilir.

Sucuk deyip geçmeyin… Çünkü mesele bir kahvaltılık değil, sağlığımızın ta kendisi.