Hoş bir seda bırakalım
Tuğrul Kırankaya
Yıllar yıllar öncesi geldi aklıma...
İzmit Lisesi’nde son sınıf öğrencisiyim. Pazartesi sabah okula çok az geç kalmışım. İstiklal Marşı daha okunmamış ama herkes sırada. Nöbetçi öğretmen herkesi içeri alıyor, kenarda bekletiyor.
İstiklal Marşı okundu, bizlere gelin benimle dedi.
Okul müdürümüz İlhan Gümüş'ün odasına doğru ilerliyoruz.
Çaldı kapıyı nöbetçi öğretmen, girdik içeri.
Müdür bey neden böyle oluyor diye soruyor, biz cevap vermek için ağzımızı açıyoruz.
Bu sefer “kes sesini utanmıyor bir de cevap veriyor” diye bağırıyor.
Ortalık tam duruluyor, yine bir soru ve yine cevap verme refleksi...
Yine aynı bağırış çağırış.
“Çıkın gidin, istemiyorum sizi okulumda” diye bir bağırış daha.
Okuldayız ama derse giremiyoruz.
Saat çok erken tabi, belki de daha 08.00 bile olmamış.
Gakko Kervansaray İşhanı’nda babamın ofisi ve İzmit Gazetesi var. Oraya gidelim dedim arkadaşlara, babam erken gelmez. Çay kahve içer, kahvaltı ederiz. Ne yapacağımıza orada karar veririz…
Hep beraber gittik. Çaylar tostlar söylendi ki içeri babam girdi.
Belki de ömrü boyunca ilk kez erken kalmış ve iş yerine gelmişti.
“Ne işiniz var burada, okul yok mu?” diye yeni ve sert bir soru.
Anlattık durumu tabii ki, dinledi bizi.
Okulun telefonunu bulup aramasını ve müdürü bağlatmasını söyledi sekretere.
Geçti kendi odasına.
Birkaç dakika geçmedi ki, “hadi gidin okulunuza, ben konuştum İlhan beyle. Ortada herhangi bir sorun kalmadı” diye de ekledi.
Hızlıca gittik ve dersimize girdik.
İlhan Gümüş’ten de yeni bir fırça daha yedik tabi iki, neden kendinizi tanıtmıyorsunuz, bir daha böyle şeyler yapmayın sakın gibi gibi kelimeler...
Nereden aklıma geldi?
Neden bu kadar geçmişe döndüm…
Onu da anlatayım sizlere.
Cuma günü kardeşim mesaj attı.
“Abi Yalova’da yaşayan annemin halası vefat etti. Annem ‘işi yoksa bizi alsın, beraber gidelim’ diyor. Müsaitsen hep birlikte gidelim...”
Tabii ki dedim. Saat 11.00’de gelirim, beraber geçeriz.
Gençliğimin büyük bölümü Yalova’da geçti. Yazlarımın oldukça uzun süresi. Bebe denilecek yaşlarda Halıdere’de başlayan yazlık hatıralarımız. Karamürsel ve Çiftlikköy arasında devam etti.
Nezahat halalar Yalova merkezde oturuyorlar. Önce evin önünde veda duası, sonrasında Merkez Camii’de cenaze namazı için geçiş yaptık.
Ne çabuk büyümüşüz, ne çabuk yaşlanmış herkes.
Hayat nasıl oluyor da bu kadar hızlı gelip geçiyor. Saatler günleri, günler haftaları, ayları ve yılları eskitiyor.
Musalla taşında bir insan, etrafında son görevleri için bekleyen eş, dost ve akrabaları.
Bazıları ile uzun yıllar olmuş görüşmeyeli, bazıları ile akraba olduğumuzu bile bilmiyoruz belki de...
Gençler, orta yaşlılar ve yaşlılar...
Kimi profesör olmuş, kimi öğretmen.
Ama hepsi, bizler gibi hayat mücadelesinin içerisinde yoğun bir şekilde ömürlerini tamamlıyorlar.
Teyzem dayıma kızmış konuşmuyor, ben bir diğerine küsmüş ve darılmışım.
Diğer kardeşler miras kavgasına girmiş, hiç görüşmemişler.
Uzayıp giden benzeri akraba ilişkileri, herkes gibi ve tabii ki hepimiz gibi...
Ne gerek var, sayılı günler yaşadığım bu dünyada.
Belki de yaşadığımız, nefes aldığımız süreden çok daha az ömrümüzün kaldığı bu hayatta.
Önemli olan, geriye kalan hoş bir seda değil mi?
Bize böyle öğretmemişler miydi?
Annemiz, babamız hayatta...
Kardeşlerimiz, evlatlarımız da...
Yediğimiz, içtiğimiz belli.
Çivi çakacak halimizde yok dünyaya.
Bugün halamızın yattığı musalla taşında, yarın da bizler yatıyor olmayacak mıyız?
Ölmeyecek miyiz?
Yeniden en başa dönme fırsatımız olsa, böyle bir hak tanısalar bizlere yine aynı hayatları yaşamayı seçmeyecek miyiz?
Hayata bugünden itibaren bir çizgi çekmeli, kalan ömrümüzde önce kendimiz mutlu olmak için yaşamaya çalışmalıyız.
Etrafımızda bulunan ve hak eden herkese iyilik yapmaya uğraşmalıyız.
İhtiyacı olanlara yardım etmeli, elinden tutmalıyız.
Bizden de geriye kalanın sadece “hoş bir seda” olması için çabalamalıyız.
Hiç boşa gitmez bu durum ve hiç kimse mutsuz olmaz.
Gelin hayata hep beraber yeni bir sayfa açalım. Hep beraber yeniden başlayalım yaşama.
Ülkemizde yaşanan kötülükleri, bizlere yaşatılan ihanetleri ve kötülükleri unutalım.
Biz mutlu olmak, mutlu yaşamak için mücadelemizi ortaya koyalım. Çaba gösterelim, mücadelemiz bu yöne çevirelim.
İktidar öyle demiş, muhalefet böyle demiş...
Bırakalım her şeyi.
Önce insan olmaya, insan kalmaya, insan gibi yaşamaya uğraşalım.
Ne ben lise son sınıfa geri döneceğim, ne de siz geçmişe...
Benden söylemesi.