Zaferler Ayı ve 30 Ağustos
Ömür Kavran
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun tapu senetlerinden birisi olan 30 Ağustos Zafer Bayramı. Türk tarihi için Ağustos ayı Zaferler ayı olarak bilinir. Şöyle bir tarihe baktığımızda Büyük Taarruz ve Kurtuluş Mücadelesinin zaferi, Malazgirt Meydan Muharebesi, Otlukbeli, Çaldıran, Mercidabık, Mohaç, Kıbrıs’ın fethi gibi büyük zaferler hep Ağustos yaşanmıştır.
Malazgirt ve Büyük Taarruz Zeferleri tarihin önemli bir tevafuku olarak 26 Ağustos’da yaşanmış ve bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna giden yolda mihenk taşı olan Büyük Taarruz zaferi nedeniyle 30 Ağustos Zafer Bayramı olarak ilan edilmiş. Bu büyük zaferden sonra başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere milli mücadelenin kahramanları hızlı bir şekilde yeni devletin kuruluşu için harekete geçip, bir yıl içinde yaptıkları çalışmalarla 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanını gerçekleştirdiler.
Malazgirt Meydan Muharebesi 1071’de nasıl Türklere Anadolunun kapısını açtıysa, 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’un kazanılması da Anadolunun kapılarını Emperyalist güçlere kapatmıştır. Sultan Alparslan’dan Gazi Mustafa Kemal’e, Fatih’den Kanuni’ye, Mete Han’dan Tuğrul beye, Çağrı beye Türk tarihi hep zaferlerle dolmuş ve bu sil millet dünyaya barış, adalet, huzur götürmüştür. Dini bayramlar kadar, bu milleti ayakta tutan, birlik ve beraberliği kaynaştıran Milli Bayramlar da büyük önem taşır. Büyük zaferlerimizi kutlamanın hakkını veremediğimiz bir gerçektir.
Balkan Harbi ve akabinde gelen 1.Dünya Savaşıyla gücünü kaybeden Osmanlı’nın kalbine Sevr ile hançer saplanmış. 1919’da imzalanan Mondros ateşkes antlaşmasıyla da Anadolu toprakları işgalcilerin cirit attığı bir hale gelmişti. Böyle bir durumda asırlar boyu esareti kabul etmeyen Türk Milletinin b,ir şeyler yapması lazımdı ve milletin bağımsızlığını ancak ve ancak milletin kararlılığı kurtaracaktı. Ancak hasta adam iyice zayıflamış, ordusu dağıtılmış, silahsız kalmış ve İstanbul hükümeti çaresizlik içinde gelişmeleri izliyordu.
İşte böyle bir ortamda Gazi Mustafa Kemal ile birlikte, silah arkadaşları İsmet İnönü, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Refet Bele, Fevzi Çakmak gibi Milli Mücadelenin önemli komutanları harekete geçerek, Kuvva-i Milli’yi kurarak Anadolunun şanlı direnişini başlattılar. Bilinenin aksine biz Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvelle mücadele etmedik. Batının şımarık çocuğu Yunanlılarla mücadele ettik. Ama hasta adamın yurttaşları 3 yıllık bir mücadeleyi zaferle taçlandırdılar ve bugünkü devletimizin kurulmasına öncülük ettiler.
Osmanlı yapısıyla hareket etmek mümkün değildi. Birinci Dünya Savaşı dünyada dengeleri değiştirmiş, yeni ve genç ve güçlü bir devlete ihtiyaç vardı. İşte o devlet Türkiye Cumhuriyetiydi. Balkan Savaşı ve 1.Dünya Savaşı nedeniyle çok büyük toprak kayıpları yaşanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Anadolu topraklarına sığdırılmıştı. Ancak kaybedilen o coğrafyalarla Türkiye gönül bağını koparmadı ve o bölgeler hala Türkiye’yi bir ağabey, Türk-İslam medeniyetinin son sancaktarı, dünyada barış ve adaletin simgesi olarak görüyor.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın ve Büyük Taaruz’un 100. yıl dönümünde bu şanlı tarihi yazan tüm komutanlarımıza ve Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet ve şükran diliyorum.