Sayıştay’ın 5 yıldır, 10 yıldır kapısından içeri girmediği belediyeler var
Nevzat Cingirt
Mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilen Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın basına sızan savcılık ifadesi, yıllardır tartışmalara yol açan denetimsiz belediye şirketlerinin suça nasıl bulaştığını göstermesi açısından ibretlik bir vesikadır.
CHP’li Beşiktaş Belediyesi ve çok büyük bir oy oranı ile seçilen Rıza Akpolat’ın hedef alınmasında siyasi bir hesap olabilir, var, ve öyle de görünüyor.
Seçilmiş belediye başkanlarına yönelik kayyum uygulamaları ve belediye başkanlarının tutuklanması hukuksuzdur. Göründüğü kadarıyla, önümüzdeki yıllarda yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmeye yönelik bir operasyonun adımlarından biri olarak da değerlendirilebilir…
Bu yazının konusu kimin cumhurbaşkanı olacağı değil.
Derdimiz, hiç kimseye hesap vermeyen BİT’ler…
Aşağıda detaylı olarak açıklayacağımız üzere, hangi partiden olursa olsun – CHP, MHP, AK Parti, DEM… fark etmez – belediyelerde şirketler üzerinde bir soygun, bir yağma ve suç düzeni kurulmuş durumdadır.
5 yıldır, 10 yıldır Sayıştay denetçisi girmemiş belediyeler bulunmaktadır bu ülkede…
Belediye meclislerinin denetiminden uzak Belediye İktisadi İşletmeleri BİT’ler vardır bu ülkede.
İster küçük şehir, ister büyükşehir olsun, belediye iktisadi işletmeleri (BİT’ler) bu suç düzeninin üzerini örtmenin kılıfı olmuştur. İştirakler, şirketler, yöneticiler, ihaleler ve yolsuzluklar, memleketin her santimetrekaresinde diz boyu…
Denetimsizliğin belediyeleri nasıl çürüttüğünü ve vatandaşın parasının nasıl çarçur edildiğini, Rıza Akpolat’ın basına sızan savcılık ifadesi ile alıntıladığım kısa bölümde açıkça göreceksiniz.
Kimin hangi partiden belediye başkanı olduğunu bir an için kenara bırakın.
Gazeteci Yiğit Günay’ın basına servis ettiği Akpolat’ın ifadesi, bu düzenin nasıl yağma, soygun ve talana zemin hazırladığını çırılçıplak ortaya koyuyor.
**
Önce kısaca, ne olduğunu anlayalım. Beşiktaş Belediyesi’ne ait Beltaş adlı bir şirket bulunmaktadır. Vatandaşın da yakından bildiği, kafeler ve kültür merkezleri işleten bir yapıdır. 3 Temmuz 2024’te Beltaş’ın yönetim kuruluna Ahmet Aktaş atanmıştır. Aktaş yönetime girdikten sonra, ilk iki günde Ortaköy ve Rumeli Hisarı’ndaki şirketin taşınmazları, ne ilan ne de yönetim kurulu kararı olmadan satışa çıkarılmıştır.
İlan yok ama davet usulü ihale vardır. Artık nasıl haberleri olduysa, dört firma davet edilmiştir ve Beltaş yöneticisi Önder Gedik’ten teknik şartnameyi elden almışlardır. Sonuçta ihaleyi kazanan firma Aziz İhsan Aktaş’ınki çıkmıştır, ancak savcılık, diğer firmaların da Aktaş’la irtibatlı olduğunu ortaya koymuştur.
Bedeller tutmuyor, kurlar bile tutmuyor. Dolar cinsinden yazdıklarıyla TL cinsinden yazdıkları tutmuyor. Ödeme tarihleri tutmuyor. Hiçbir şey tutmuyor.
Ancak Aktaş’ın şirketleri çok tutuyor. Akpolat 2019’da Beşiktaş Belediye Başkanı oluyor, 2020’den itibaren Aktaş’ın şirketleri belediyeden tam 18 ihale alıyor.
Savcılık soruyor, Akpolat her seferinde “bilgim yok” diyor. Altı sayfalık sorgu tutanağının neredeyse tamamı, Akpolat’ın “ben bilmem” yanıtlarını taşıyor. “Çünkü,” diyor Akpolat Beltaş’ı kastederek, “Orası şirket, kendi yönetim kurulu var, kararlarını kendileri alırlar.”
Savcılık “Peki,” diyor, “Belediyeye işe alımlardan da mı haberiniz olmaz?” Çünkü Diyarbakır Bağlar Belediyesi’nin AKP’li eski Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu da altı ay önce tutuklanmış, yine Aziz İhsan Aktaş’la iş çevirmekten… Sonra Bağlar Belediyesi’nde çalışan Ferhat Tutşi ismindeki şahıs, pat diye Beşiktaş Belediyesi’nde Fen İşleri Müdürü yapılmış. Leyla Türkyaşar var, kocası Aktaş’ın şirketinde çalışıyor, Leyla Hanım da Beşiktaş Belediyesi’nde işe alınıyor.
Akpolat’a soruluyor, “İlgili birimler karar verir, ben önüme geleni imzalarım” diyor.
Yalnız, savcılık, bu kez başka bir noktaya işaret ediyor. Rıza Akpolat’ın kendisi inşaatçıdır, Emza Akaryakıt adında bir şirketi vardır. Emza’ya ait birtakım araçlar, 2024 yazında, Aziz İhsan Aktaş’a ait firmalara satılmaktadır. Arabaların değeri, niyeyse her satışta giderek düşmektedir. Akpolat’ın şirketi satış dehasıdır, araçları her seferinde piyasa değerinin çok üstünde bedellere satmayı başarmaktadır.
Akpolat, “Şirkette yetkili kişi müdürümdür, ben araç satın dedim, kime sattığını bilmiyorum” diyor.
Yani, Beşiktaş Belediyesi’nin iştirakine ait mallar satılıyor, Akpolat’ın haberi yok. Belediyeye müdür alınıyor, Akpolat’ın haberi yok. Kendi şirketinden belediyenin bütün ihalelerini kapan şirkete araç satılıyor, Akpolat’ın haberi yok.
Beşiktaş halkının oy verip “Gel, kamu adına, kamu idaresinin başına geç” dediği adamın hiçbir şeyden haberi yok!
Oy verdiğiniz partiyi bir kenara bırakın, büyük, küçük, il, ilçe, belde fark etmez. Sadece yaşadığınız şehre odaklanın, elinizi vicdanınıza koyun ve yaşadığınız şehre bakın; Türkiye’de bu durumda olan tek belediye Beşiktaş mıdır? Elbette hayır.
Kamuoyunun, şu çok basit sorunun yanıtını düşünmesi lazım: Niye belediyelerin şirketleri var?
Ve neden halka hesap vermiyorlar?