Çocuklar Ölmesin, Bu Dünya Utansın
Muammer Kızılırmak
Diyarbakır’dan bir haber düştü gündeme: 8 yaşındaki Narin Güran kaybolmuştu. Arama çalışmaları başladı, herkes umutla onun sağ salim bulunmasını bekliyordu. Ancak, 19 gün sonra gelen haberle birlikte umutlar yerle bir oldu. Narin’in cansız bedeni bulundu. Bir çocuk daha, bu dünya üzerinde hayal kurma hakkından mahrum bırakıldı.
Ne oldu? Kim yaptı? Bu sorular günlerce soruldu. Suçlu bulunacak mı, cezasını çekecek mi? Elbette, hukuk bu konuda devreye girecek. Ancak mesele sadece adaletin tecellisi değil. Mesele, toplumun yüreğinde açılan bu derin yara. Çünkü Narin’in kayboluşu, ardından gelen acı haberle sadece bir cinayet vakası değil, bir vicdan meselesi haline geldi.
Bir çocuk düşünün… Daha hayatın başında, oyunların, masum hayallerin tam ortasında. Ve o çocuk, vahşice hayattan koparılıyor. Bu nasıl bir acıdır? Nasıl bir insanlık ayıbıdır?
Çocuklarımızı koruyamıyorsak, bu dünyada neyi doğru yapıyoruz? Bir masumun gülüşü çalınıyorsa, her birimiz bu suçun ortağı sayılmaz mıyız?
Evet, Narin’in katili bulunacak ve yargılanacak. Ama ya vicdanlarımız? O masum çocuğun gözleri hâlâ üzerimizde. Narin artık yok, ama onun hatırası bize en derin sorumluluğumuzu hatırlatmalı: Çocuklarımızı korumak. Her şeyden önce onları korumak.
Ne demiştik? “Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler.” Ama çocuklar hâlâ ölüyor, dünya ise bu yükle yaşamaya devam ediyor.
Sahi, bu dünya böyle yaşamayı hak ediyor mu?