Yeter artık…
Cemal Kaplan
Bugünkü yazımı son günlerde iyice artan kadın cinayetleri ve kadına şiddet olayları üzerine yazayım dedim ama işin açıkçası daha yazarken içimin acıdığını söyleyebilirim. Biz neden bu hale geldik onu da anlamış değilim. Hemen hemen her gün gazetemize ihbarlar ya da telsizden gelen kadın cinayetleri haberi bizi derinden yaralıyor ben şiddet haberlerini sevmiyorum mümkün oldukça bu tür haberlere gitmek istemiyorum. Kadın cinayetlerinin artması sonucunda 2024 yılına baktım yılın ilk 6 ayında erkekler tarafından 205 kadın öldürülmüş, 117 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuş. Bu korkunç bir rakam.
Yaklaşık 30 yıl kadar televizyonda çalışan bir kızımız sabah telaşla odama girdi. Mahallelerinde bir kadının sokakta cinayete kurban gittiğini söyledi. İşe gelmekten korktuğunu söyledi. Ona korkmaması gerektiğini söyledim çünkü sokakta işlenen kadın cinayetleri rastgele işlenen cinayetler değildi. Kadınları öldürenler genellikle aile çevresinden veya sevdikleri hayatlarına giren erkeklerdi. Kısaca kadının katili bildiği bir erkekti. Muhabir kızımız bu söylediklerime inanmaz gözlerle baktı.
Birkaç gün sonra odama tekrar geldiğinde haklı olduğumu ve sokağındaki cinayetin kıskançlık cinayeti olduğu ve kadını kocasının öldürdüğünü söyledi. Korkusu biraz hafiflemişti. Sadece kadını kocasının neden öldürdüğünü anlamakta zorluk çekiyordu. Anlaşamayan insanlar medeni bir şekilde ayrılır diye düşünüyordu. Haklıydı aslında, bir evlilik veya ilişki yürümüyorsa insanlar medeni şekilde ayrılırdı. Oysa ülkemizde bu medeni ayrılıklar o kadar kolay değildi.
Kadın bizde namus denilince akla gelen ilk kişiydi. Namusun ve namussuzluğun tüm ağırlığı kadınların naif omuzlarına yüklenmişti. Kadının namusu tıpkı avucunda tuttuğu minik serçe gibiydi elini biraz açık tutsa o namus denilen minik serçe avucundan uçup gidiyordu. Namussuz olmak çok kolaydı. Bazen bazı yerde topuğu gözükse, saçının bir teli dışarı çıksa namus elden gidiyordu. Kadın o kadar çok baskı altında tutuluyordu ki baba evinde koca evine namusu ile teslim ediliyordu. Baba evinde namusundan babası, erkek kardeşleri, koca evinde namusundan kocası ve kocasının kardeşleri, kayınpederi, kayınvalidesi ve doğurduğu oğlu ileriki yaşlarda annesinin namusundan sorumlu oluyordu. Kadının kendi doğurduğu, besleyip büyütüp, topluma kazandırdığı, hamuruna şekil verdiği oğlu on yaşından sonra anasının namusunun bekçisi oluyordu.
Aile meclisi, aile içinde kurulan ilkel, taraflı, savunma hakkı olmayan aile mahkemesinde anayı veya ailedeki bir kadını namus konusunda suçlu bulursa, oğul veya kardeş ananın, kadının katili olmak zorunda kalıyordu. Aile zorluyordu cinayet için karar verilince katil olmasına karar verdiği kişiyi. Namus yerde kalmasın deniliyordu, bu nasıl bir namus ise yere düşüyordu birde. Cinayet işlenip kadın öldürülünce namus kurtuluyordu. "Namusumu kurtardım", sözü bana çok ilkel ve itici gelir. Namus esir miydi diye düşünürüm. Kan ile cinayet ile ne kurtulur diye düşünürüm, bulamam cevabını.
Kadın namussuzluk yaptı diye şiddet görüyor ve ölüme mahkum ediliyor ya peki kadının birlikte olduğu erkek neden namussuz sayılmıyordu? Bu nasıl bir mantık silsilesi idi! Ata sözlerimiz bile var bu konuda "Kadının alnının lekesi, erkeğin elinin kiri" Kadın tam alnının ortasından damgalanıyordu. Bu kadın namussuz deniliyordu. Bu dışlanmak, hakarete uğramak, küçük görülmek, herkesin kolay kadın gözüyle bakması ve cinsel istismara açık olması demekti. Peki olayın diğer tarafındaki erkek nasıl algılanıyor? O adı üzerinde erkek ve elinin kiri olan namussuzluğu elini yıkayınca temizleniyor. Kadın toprak kap gibi üzerine koku siniyor çıkmıyor erkek ise teflon tava gibi üzerine hiçbir şey yapışmıyor. Hatta çapkınlığı ile gurur duyuyordu.
Kim çıkardı ise bu gelenek ve görenekleri kesinlikle erkek olmalı. Bir gelenek görenek veya namus kavramı sadece kadının üzerinden dönüyorsa orada çok namussuz, ikiyüzlü erkek var demektir. Bir toplum sadece erkeklerden meydana gelmiyor. Aile anne ve babanın temeli ile oluşuyor, kadın olmasa aile ve çocuk olur mu?
Erkeklerin adam olduğu, kadına cinsel obje değil kendisi gibi bir birey olduğunu kabul ettiği ülkelerde kadın cinayetleri işlenmez, işlenmiyor zaten. Her gün gazete ve haber kanallarında kadın cinayeti ile ilgili haberler var, kadınlar hunharca katlediliyor. Bu kadınların katiline karar veren kendi yakınları.
En azılı suçluların bile aylarca yargılandığı ve savunma hakkı verildiği günümüzde kadınlar savunmasını yapmadan, kendi yakınlarının verdikleri karar ile suçsuz yere yaşamlarından oluyor. Namus cinayeti indirimi olur mu? Kadın ölmüş zaten kendisini savunacak durumda değil, ne söylersen söyle onun hakkında, at tut, iki de kendin gibi psikolojisi bozuk, hayata başka pencereden bakan şahit bul, cinayet indirimini kap.
Bu mu kadın hakları veya kadın erkek eşittir olayı!
Kadın erkek eşit değildir gerçekte, kadın erkekten daha değerlidir "cennet anaların ayaklarının altında" diyen bir dine mensubuz biz, öldürme diyor din. Tüm dinler öldürme diyor ayrıca.
Kadınların iş, eğitim ve toplum hayatından çekildiği geri planda kaldığı ülkelere bir bakalım dünyanın neresinde bu ülkeler. Birde kadının birey olduğu ülkelere bir bakalım bu ülkelerde kadına şiddet ve kadın cinayeti var mı?
Yoksa neden yok bir düşünelim.
Kadınlar kendi namuslarından kendileri sorumludur. Erkeklerden çok daha namusludur kadınlar. Pek çoğu dul kalınca çocuklarına sahip çıkan onlara analık, babalık yapan, bulabildiği her işte çalışan ekmeğinde olan insanlardır kadınlar. Önce kadını insan olarak değerlendirelim ve onun da yasalar karşısında erkeklerle eşit haklara sahip olduğunu aile Meclis'lerinde kabul edelim.
Ayaklarının üzerinde duran bir avuç kadını, kıskanan sadece erkekler değil kendi hemcinsleri de kıskanıyor. Kendi başaramadığını diğer kadının başarması onun içindeki kıskançlık alevini harlıyor, köze çeviriyor ve dedikodu yapıyor. Dedikodu cinayetlerin işlenmesine en büyük etken. Kadının en büyük düşmanı gene bir başka kadın.
Biz toplum olarak analarımızı, bacılarımızı, sevdiğimiz kadınları erkek ile aynı kefede görürsek onlara elimizle kefen giydirmeyiz. Aksi halde kadın cinayetleri artarak devam edecektir. Birde lütfen unutmayın namus sadece kadına giydirilen bir elbise değildir. Namus denilince akla sadece kadın gelmesin. Etrafta o kadar, çok namussuzluklar varken namus sadece cinsellik olarak adlandırılmasın, öyle bile olsa kadın o cinselliği erkek ile yaşıyor kadın ile değil. Kısaca insanın namussuzu olur, ahlaksızı, uğursuzu olur sadece kadının değil.
Ayrıca ilk taşı günahı olmayan ve en namuslu olan atsın. İnsanlar önce kendine, sonra ailesine, sonra da yaşadığı topluma karşı sorumludur. Kadınların yaşamlarında erkekler gölge etmesin başka bir şey gerekmez. Kadın namusunu kendisi korur, yeter ki erkekler onu rahatsız etmesin.
Üzücü bir yazının ardından hoşça kalın.