Zamanın birinde adamın birisinin eşeği yolda çamura batmış. Oldukça sulak olan araziden eşeğini bir türlü çıkaramayan gariban köylü, öfkeyle hem eşeğe hem Padişaha sövmeye başlamış. Tam o sırada tesadüfen ordan geçmekte olan Padişah, köylünün söylediklerini duymuş. Maiyetindekiler hemen, Padişaha küfreden kişinin kellesinin vurulması gerektiğini söyleseler de Padişah onlara kulak asmamış, içinden;
"Ne ister ki benden? Ben mi batırdım eşeğini çamura? Hele bir soralım" demiş.
Köylüyü getirmişler padişahın huzuruna, demişler: "Anlat bakalım, nedir bu celalli halin? Ne diye küfredersin kudretli Hükümdara?" Köylü korkmuş, sıkılmış, kapanmış Padişahın eteğine, af dilemiş çaresizce. Görenler iç geçirmişler haline, demişler: "Yakındır kellesine veda etmeye." Ama öyle olmamış, Padişah, bekledikleri gibi vurun dememiş kellesini, üstelik affetmiş bu gariban köylüyü. Şaşırmışlar görenler. Nasıl oldu da affetti diye meraklanmışlar. Önce sormuşlar köylüye: "Niye küfür ediyordun Padişaha?" "Çok sinirliydim. O anda kendime yakışanı yapıyordum" demiş gariban köylü. Peki demişler "Nasıl oldu da affetti Padişah seni?" "O da aynısını yaptı" demiş köylü. Yani? Yani O da kendisine yakışanı yaptı…