Sağlık Bakanlığı illere göre vaka sayılarıyla ilgili olarak 4. haritayı açıkladı.
Kocaeli için bu 4 haritanın vaka sayılarına baktığımızda,
8-14 şubat tablosunda 100 bin kişideki 88.19
15-21 şubat tablosunda 100 bin kişide 92.53
20-26 şubat tablosunda 100 bin kişide 99.18
27 şubat 05 mart tablosunda 100 bin kişide112.25
olduğunu ve vaka rakamlarının hep yukarı doğru çıktığını görüyoruz.
01 Mart 2021 tarihinde açıklanan ve iki haftada bir güncellenecek olan risk haritasında turuncu renk ile yüksek riskli iller arasında yer almıştı.
Son vaka haritasını risk haritasına uyarladığımızda turuncudan kırmızıya geçiyoruz ve çok yüksek riskli iller arasına giriyoruz.
Buda kontrollü normalleşmede elde edilen kazanımların bazılarının ortadan kalkması anlamına geliyor.
Vaka sayılarının giderek artmasını neden engelleyemedik?
Sorusunu sorduğumuzda,
Önlemler iyi uygulanıyor mu?
Ev akraba ziyaretleri, taziye ziyaretleri yapılmaya devam mı ediliyor?
Yurt dışı ile bağlantıların olduğu bölgelerde gerekli kontroller yapılıyor mu?
İl genelindeki denetimler iyi ve yerinde gerçekleştiriliyor mu?
Soruları net bir şekilde karşımıza çıkıyor…
Bu sorulara yanıtları doğru olarak verdiğimizde vaka sayılarını aşağıya doğru çekeriz…
KADINA BAKIŞ AÇIMIZ NE DURUMDA?
Dün ‘08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü
Toplumun yarısını oluşturan kadınların bu anlamlı gününü
birilerinin fırsat bilerek yaptığı gibi,
Alış veriş günü değil,
Hediye alma günü değil,
Kutlama günü değil,
ABD’de daha iyi çalışma koşulları talebiyle yaptıkları mücadelede yaşamını yitiren,
Dünyada ve ülkemizde emek harcarken aramızdan ayrılan,
Erkeklerden şiddet görerek katledilen,
Tecavüze ve istismara uğrayan, küçük gelin yapılan,
Kadınları anma ve mücadeleye destek günüydü…
Günün tespitini yaptıktan sonra 2021 Türkiye’sinde kadının durumu nasıl?
Kadına yönelik gerek çalışma hayatında gerekse bakış açısında iyileşme sağlandı mı? Yoksa geriye mi gidildi?
Bu sorunun yanıtı iyileşme sağlandı olmalıydı…
Peki böyle mi? Hayır,
Çünkü,
Bir çok sorun var ve bu sorunların çözümü için fazla bir şey yapılmıyor.
Anayasa‘da ‘Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir’ denmesine karşın gerçeğin farklı olduğunu, kadınlar üzerindeki baskı, sömürü, gericilik, şiddet uygulandığını ne yazık ki tüm çıplaklığı ile yaşıyoruz.
Aile, eğitim, çalışma yaşamı, istihdam, kısaca bütün toplumsal yaşamda açıkça görülebilen olumsuzluklar, ne yazık ki azalacağına giderek artıyor.
Özellikle son dönemlerde erkek egemen politikalar ile kadın hayatlarının sarmalanması; savaşın, şiddetin, sömürünün, ayrımcılığın ve eşitsizliğin en ağır hallerinin kadınlarca yaşanmasına neden olduğu gözleniyor.
Kadınlara yönelik şiddet, cinsel sömürünün artarak sürdüğü, bir dönemde, kadının evde oturup sadece çocuk doğurması anlayışını pompalayanlar kadını yeniden eve mahkum etmeye mi çalışıyor?
Sorusunu gündeme taşıyor.
Dünyanın, ülkemizin ve ilimizin yarısını oluşturan kadınlar için evde, sokakta, okulda, işte ve hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerekli olduğunu düşünüyorum…