Gazeteci olarak aşı ile ilgili haber yapınca özelden çok sayıda soru ve görüş alıyoruz.
En çok sorulan soru, “Aşı olacak mısınız?”
Yapılan yorumların birçoğu ise, ‘Aşıya güvenmiyorum, olmayacağım. Siz ne düşünüyorsunuz?’ şeklinde.
Benim temel hayat prensiplerimden birisidir, çok iyi bilmediğim bir konuda asla fikir beyan etmem.
Aşı konusu da bunlardan birisidir.
Koronavirüs aşılarının yararlı ya da zararlı olduğuna ilişkin ne tıbbi bir bilgim var ne de bunları kanıtlayacak belgeler.
Modern tıbbın temsilcileri, aşıların herhangi bir yan etkisi olmadığını belirtirken, bazı kesimler ise karşıt görüşü savunuyorlar.
Bazı doktorların ‘aşı olmayın, zararlı’ şeklindeki ifadeleri de paylaşılıyor, bazı doktorların, ‘Bilime inanın, yan etkisi olsa bile çok az’ şeklindeki ifadelerini de…
Modern tıp-alternatif tıp mücadelesine dönüştürenler hatta bu aşıyı olacaklara çip takılacağı ve kısırlaştıracağı gibi paranoyak düşünceler bile var.
Yan etkisi nedeniyle endişe duyanlara hak vermekle birlikte, bunun ötesinde paranoyak düşüncelerde de art niyet aramak lazım.
İnsanlar, hayatı boyunca birçok hastalığa yakalanır.
İyileşmek için kimileri modern tıbbın yolunda yani sağlık kuruluşlarına giderken, kimileri de alternatif tıp yöntemlerini uygular.
Aslına bakarsanız, en iyi tedavi, hiç hasta olmamaktır.
Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmek, bağışıklık sistemini güçlendirmek, stresten uzak bol oksijenli temiz şehirlerde kim yaşamak istemez ki?
İstemese de insan stresten kaçamaz. Ekonomik koşulları yetersiz ise sağlıklı beslenemez. Sonuçta hasta olur.
Hiç kimse normal koşullarda ilaç kullanmak istemez, çok yararlı olduğunu da iddia etmez ama bazen de mecbur kalır!
Bu mecburiyet biraz da dünyayı ilaç ve silah ekonomisiyle yönetmeye çalışanların kirli sisteminden başka bir şey değildir.
Elbette insan vücudunu ilaçlardan ve hastanelerden ne kadar uzak tutarsanız o kadar sağlıklısınızdır ancak bu uzak tutmayı, modern tıp düşmanlığı olarak da görmemek gerekir.
Bilime, tıbba ve doktorlara güven esastır.
Şimdi ise aşı konusunda durum biraz daha farklı boyutlarda.
9 aydır tüm dünya Koronavirüs illetiyle mücadele ediyor. Bu virüsü dünyaya yayan Çin’in çok sevilen ve güvenilen bir ülke olduğunu söylemek mümkün değil.
Hastalığı yayan ancak bu hastalıktan aşısız kurtulup tüm dünyaya milyarlarca doz aşı satmak isteyen bir ülke profili çizdiği için bence insanların güvensizliği de buradan kaynaklanıyor.
Her ne kadar uzmanlar, bu aşının koronavirüsten daha tehlikeli olmadığını söyleseler de, bir kesim koronavirüsün kendisine de inanmıyor.
Aşı ile ilgili tartışmalar hiç bitmeyecek. Kimileri aşının yan etkileri ile korkutacak, kimileri de aşı olunmazsa koronavirüse yakalanınca yoğun bakım ve entübe gibi durumlara düşmekle…
Vatandaş kime inanacağını şaşırdı. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes farklı şeyler söylüyor.
Oysa bu da çok sıkıntılı bir durum. Hiç kimse gerçekliğinden emin olmadığı bir konuda ahkam kesmemeli, insanların hayatıyla ilgili vebal olmamalıdır.
Sağlık sektöründeki büyük rant ve hasta sömürüsüyle, bilimsel sağlık gelişmeleri aynı kefeye konulmalalı.
…
Durumu özetleyecek olursak;
Bu tür durumlarda seçenekler gözden geçirilir. İçinde bulunduğumuz seçenekler arasında, ‘hangisi iyi’ diye bir seçenek yok.
‘Hangisi daha kötü ve tehlikeli’ diye bir seçenek var.
Koronavirüs mü, yoksa aşı mı?
Yoksa hiçbirisi mi?
Elbette bu da üçüncü seçenek.
Bu üçüncü seçenek ise, hastalığa hiç yakalanmamak ve vücudun bağışıklık sistemini son derece güçlü tutmak.
Keşke toplum olarak bilinçli olsaydık ve üçüncü seçenek ile bu hastalığın kökünü kazısaydık.
Bu mümkün olmadığına göre, doktorlara güvenmek daha doğru geliyor bana.
Ama elbette bunun kararını herkes kendisi verecek.