Eyvah okullar açılıyor!
Cemal Kaplan
9 Eylül Pazartesi günü okullar resmen açılıyor. Büyük küçük herkes okul yoluna düşecek. Haliyle okul alışverişi telaşına düşen veliler de çarşıyı doldurmuş durumda. Ancak kimine göre heyecan, kimine göre de zorlu bir dönem.
Ben ilkokulu Yarimca’da okudum. Bir dönem Petkim İlkokulu’na gidiyordum. Okul uzaktı. Annem beni Petkim’in işçi servisine bindirir ama servis şoförü beni ‘yasak’ diye aşağı indirmeye çalışırdı. İşçi emekçileri, ‘Bırak binsin talebe’ diye tepki gösterince tekrar binerdim. Böyle ine çıka- iteleye kakalıya okula gidip gelirdim. Okul servisine verecek bütçemiz yoktu. Mecbur bu yöntemle devam etmek zorundaydım.
Sonra İzmit Endüstri Meslek Lisesi hayatim başladı. Yine aynı sıkıntı. O çocuk aklımla bile ‘keşke kazanmasaydım’ dediğim çok gün oldu. Yarımca’dan İzmit’e gelmek, geri dönmek, okul için malzeme alabilmek bunlar hep ailemi zorlayan şeylerdi.
Merak edenler için söyleyeyim, bizim zamanımızda da eğitim sistemi pek sık değişen bir düzendi.
Her sene yeni bir sistem gelir biz ne olduğunu anlamaya çalışırken de giderdi.
Yıllar geçti, eğitim sistemi yine aynı yaz- boz tahtası gibi.
Şimdi ise yine okullar açılıyor. Sonbahar kapıda, şehrin dört bir yanını yeni eğitim yılına hazırlık telaşı sarmış durumda. Fakat asıl soru şu: Gerçekten bu yeni eğitim-öğretim yılına hazır mıyız? Bilemedim ekonomik sıkıntılarla boğuşan veliler ve öğrenciler eğitimde fırsat eşitsizliği yaşarken eğitimciler gerekli desteği alamazken, biz hazırız demek ne kadar gerçekçi? Bilemedim!
Velilerden söz ederken hepimiz işin romantik tarafına odaklanmayı severiz. Çocuklarına güzel bir gelecek sağlamak için emek veren, onların eğitimine önem veren fedakar veliler… Ama gelin görün ki, işin aslı o kadar da parlak değil. Kocaeli gibi bölgelerde birçok veli, bırakın çocuğuna kaliteli eğitim sunmayı, günlük temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. Ekonomik krizlerin, artan enflasyonun, işsizlik oranlarının yükseldiği bir dönemde, velilerden çocuklarının eğitimine nasıl daha fazla katkı bekleyebiliriz? Her gün iş bulma umuduyla sokaklara çıkan bir baba, ya da ailesinin geçimine katkıda bulunmak için okuldan kaçan bir çocuk, bu sisteme ne kadar hazır olabilir? Bilemedim
Evet, Bazıları…
Eğitimde fırsat eşitliği diyor ama hangi fırsattan bahsediyor Kocaeli’nin merkezindeki okullarda bile kaynak yetersizliği almış başını gitmişken, kırsal kesimlerdeki öğrenciler ne yapsın? Şehirde yaşayan öğrenciler, internet erişimi olan evlerde, çeşitli eğitim materyallerine kolayca ulaşabilirken, kırsalda bir öğrencinin aynı imkanlara sahip olduğunu söyleyebilir miyiz? Uzaktan eğitim döneminde, interneti olmayan köylerde yaşayan çocuklar için ‘online ders’ sadece televizyon haberlerinden duydukları bir kavram olarak kaldı. Bu öğrenciler, okula döndüklerinde kendilerini hazır hissetmek bir yana, büyük bir eksiklik duygusuyla sınıflara giriyor. Bu çocukların başarıyı yakalamasını nasıl bekleyebiliriz? Bilemedim!
Her zamanki gibi velilerin öğretmenlerden beklentisi büyük. Onlara farklı gözle bakıyorlar. Sadece bilgi aktaran kişiler değil, aynı zamanda öğrencilerine rehberlik eden, onların hayata hazırlayan kahramanlar. Ama bu kahramanlar ne koşullarda çalışıyor, bilmiyorlar. Binlerce öğretmenin görev yaptığı Kocaeli’de aynı zamanda çok sayıda öğretmen açığı da bulunuyor. Bu, ders başına düşen öğrenci sayısının normalin çok üzerinde olduğu anlamına geliyor. Sınıfların kalabalık oluşu, öğretmenlerin her bir öğrenciye yeterli ilgiyi göstermesini neredeyse imkansız hale getiriyor. Yetersiz maaşlar, aşırı kalabalık sınıflar, desteklenmeyen eğitim programları… Eğitimcilerden mucizeler yaratmalarını bekliyoruz, ancak onlara ne maddi ne de manevi anlamda yeterince destek vermiyoruz. Bir öğretmenin, haftada 40 saati aşkın çalıştığı, üstüne ek görevler aldığı ve karşılığında asgari yaşam standartlarına bile ulaşamadığı bir ortamda, eğitimde nasıl bir başarı bekleyebiliriz? Bilemedim!
Eğitimde bir diğer büyük sorun…
Öğretmen açığının yanı sıra, Kocaeli’de çok sayıda derslik açığı bulunuyor. Bu durum, öğrencilerin kalabalık sınıflarda eğitim görmesine ve eğitim kalitesinin düşmesine neden oluyor. Sınıflarda yeterli fiziksel alan olmadığı için birçok öğrenci dersleri sıkışık sıralarda dinlemek zorunda kalıyor. Eğitimde başarıyı artırmak için öğretmen sayısını artırmak yetmez; aynı zamanda yeterli ve modern dersliklerin de sağlanması gerekiyor. Fakat bu konuda atılan somut adımların yetersizliği, eğitimde büyük bir açığın kapanmasını engelliyor.
Okulların açılmasıyla birlikte çocuklar tekrar okula dönecek, eğitimciler görevlerine başlayacak ve veliler bir umut daha çaba gösterecek. Ancak gerçek şu ki, mevcut sosyo-ekonomik koşullar altında 'hazır' olmak bir lüks haline gelmiş durumda. Eğitimde eşitlik ve fırsat, sadece söylemde kaldığı sürece, gerçek anlamda başarıya ulaşmamız zor görünüyor. Toplum olarak, eğitimde gerçek bir değişim ve dönüşüm istiyorsak, sorunları kökünden çözmek için harekete geçmemiz gerekiyor. Yoksa her yıl aynı soruları sormaya, aynı sorunlarla boğuşmaya devam edeceğiz.
Haydi hoşçakalın…