Türkiye’nin gündemi malum çok yoğun. Avrupa ülkelerinde 1 yıla yayılan olaylar bizim ülkemizde 1 ayda yaşanıyor. Çok şükür sabah ayrı gündemimiz, akşam ayrı olayımız var. Daha birini konuşup tartışmadan, hop öbürüne balıklama dalıyoruz. Böylesi bir ortamda apolitik kalmak da mümkün değil. Mutlaka kendimizi bir tarafta buluyoruz.
Bu yoğun gündemde en çok can sıkan konulardan biri de cezalar. Bahsettiğim ceza, rap şarkıcısı Ceza değil. Trafik cezaları. Ne zaman arkadaşlarla oturup sohbete başlasak ilk gündem maddesi mutlaka trafik cezası oluyor. Herkes mutlaka bir yerden tutulmuş.
Hatta arkadaşlarımdan biri, fahri trafik denetçisinden bile 2 ceza yemiş. Gerçi fahri trafik denetçilerinin ceza yetkileri geçtiğimiz Mayıs ayında yeniden düzenlenmiş, bazı kalemlerde ceza kesme yetkileri kaldırılmıştı ama giderayak arkadaşıma ceza kesmiş.
Benim çevremde arabası olup da ceza yemeyen çok az insan var.
Şimdi bir de yaz tatili dönüşü, evler ceza bildirimleriyle dolu. Tabi birçoğu radar.
Park, emniyet kemeri takmama, hız limiti aşımı, telefonla konuşma… Ne çok ceza türü varmış dedirtiyor insana. Bir arada, mutlu ve huzurlu bir yaşam için bu kurallara riayet etmek gerektiğini yürekten savunuyorum ancak, bu denetimlerin son 5 ayda bu kadar sıklaştırılması, akabinde gelen ceza yağmuru, “Bu yasalar 5 ay önce çıktı da bizim mi haberimiz yok” dedirtiyor.
İzmit Alemdar Caddesi’nin Hızır Reis İlkokulu bölgesinde işyeri olan başka bir arkadaşım, işyerinin önüne araç park ettiği için bir gün arayla 2 ceza yediğini anlattı. Yaklaşık 30 yıldır o bölgenin esnafı. 29,5 yıldır hiç ceza yemezken son 5 ayda yediği park cezası sayısı 8. Dediğim gibi bunlardan 2 tanesi de bir gün arayla. Çok ilginç bir matematik değil mi? Biz kendi aramızda, “30 yıl biriktirip, 5 ayda tahsil ediyorlar” diye takılıyoruz ama cezaların tutarı adamın emekli maaşı kadar.
Yine 1 ay kadar oluyor. Sabah saat 08:00 sularında Oramiral Salim Dervişoğlu Caddesi üzerinde ilerliyoruz. Trafik durdu. Normalde akıcı bir cadde. Kaza olabileceği üzerine konuşurken, tam Beyaz Yalı Restaurant’ın önünde trafik denetimi olduğunu gördüm. Uygulamadan sonra açılacağını umarken yine sıkışıklık devam etti. Bu kez Balıkhan’a girişteki cepte başka bir trafik polisi ekibi denetim yapıyordu. Dayanamadım, asayiş muhabiri arkadaşlara sordum. Olağanüstü durum mu var neden 100 metre arayla iki denetim? Biri servis araçları, diğeri motosikletler içinmiş. Durum bu kadar sıkı yani. Gerisini siz düşünün. Her araç tipine ayrı uygulama yapılıyor artık.
Sizin anlayacağınız cezadan kaçmak zor.
Ayrıca İzmit’te en çok tramvay yolunu ihlal eden sürücülere ceza yazılıyormuş. Biliyorsunuz tramvay yolu çarşı ve toplu yaşam ile iç içe. Dükkana ürün indiren var, eleman götüren var. Cezalar da yağmur gibi geliyormuş. Yunus polisler plakaya yazıp, araç sahipleriyle hiç muhatap olmadan eve gönderiyormuş. O bölgedeki arkadaşlarım da o kadar mağdur ki. Düşündükleri tek şey zamanında ödemekmiş. Yoksa cezaya girip daha fazla tutuyormuş.
Köşe yazımı yazarken bu konuda medyaya yansıyan haber bültenlerine baktım. Durum ulusalda da aynı.
2024 yılında trafik cezası uygulamalarında adeta patlama yaşanmış
Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı verilerine göre, 2024'ün ilk üç ayında uygulanan toplam trafik cezası sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 78 oranında artarak 5 milyon 182 bin 730 adede ulaşmış. Bu rakam geçen yıl ilk üç ayda 2 milyon 910 bin 721 adet imiş.
Durum bu dostlar. Bazen durup düşünüyorum. Akaryakıt zamları ve cezalar dolayısıyla bu ülke bana ‘iyi ki arabam yok’ dedirtiyor. Çok yakında, evdeki buzdolabının varlığına da şükretmeye başlarım her halde.
Sağlıcakla kalın.
Samsuna giderken 31 temmuzda Tosyada banada giydirmişler