15 Temmuz'da neredeydin?
Cemal Kaplan
Yazımın başından da anlaşıldığı gibi herkes '15 Temmuz'da neredeydin?' sorusunu yıllarca birbirlerine hep sormuştur.
15 Temmuz 2016 günü darbe girişimiyle karşı karşıya kalan Türkiye, milleti ve devletiyle, omuz omuza verdiği direniş ve mücadeleyle tüm dünyaya örnek teşkil etmiştir. Türk Demokrasisini hedef alan bu girişim, Türk halkının demokrasiyi ve seçilmiş iradeyi korumak için gösterdiği bu mücadeleyle, geri püskürtülmüştü.
*
Evet bu süreçten sonra durum normale dönünce herkes '15 Temmuz'da sen neredeydin?' sorusunu sormaya başlamıştı. Kendi günümü anlatayım; 15 Temmuz'da ben Çınarcık'ta ailemle birlikte tatildeydim. Değerli arkadaşım Bakiye Sönmez'in anahtarını bize verdiği yazlığında, ailemle beraber, minik bir tatil yapmak için yola çıkmış, yazlığa varmış ve yerleşmiştik. Ertesi gün akşam saatlerinde şehir içerisinde bir söylenti yayılmaya başladı. Tanklar özellikle Boğaz Köprüsü'ne konuşlandığı ve stratejik yerlerde darbe girişimi hazırlığı olduğu kısa sürede yayıldı. Ben de kendi haber grubumdaki yazışmalardan, birçok yerde nasıl bir hareketlilik olduğunu kısa sürede çözdüm. Akabinde Çınarlık Meydanı'na geldim, konser hazırlığı vardı. O alana gittim. Fakat kimsenin darbe girişimine dair en ufak bir bilgisi yoktu. Herkes eğlence moduna girmişti. Gecenin ilerleyen saatlerinde çıkacak olan sanatçılara eşlik edip, tatilin keyfini çıkaracaklardı. Saat 22.00 civarlarında iş iyice ciddiye binmeye başladı. Konser alanında bir kıpırdanma başladı. Alandaki yetkililere, böyle bir durumun olduğunu, buradaki kalabalığın bence kısa bir sürede dağıtılması gerektiğini söyledim. Çünkü Türkiye'nin her tarafında ilginç olaylar yaşanıyordu. Tedbir alınması konusunda bilgi vermiştim. Belki benim bilgimle, belki sağdan soldan gelen bilgilerle kısa sürede konser iptal edilip, alan boşaltıldı. Hemen eve gidip çocuklarla beraber televizyondan olan bitenleri seyretmeye başladık. Haberci olduğumuzdan dolayı da birçok yerden telefonla bilgi almaya çalışıyordum. İş giderek daha da ciddiye bindi. Gecenin ilerleyen saatlerinde çatışmalar yaşandığını, daha sonra da birçok kişinin hayatını kaybettiğini öğrendim. Sabaha kadar hiç uyumadan gelişmeleri izledik. Sabahleyin kız kardeşimi arayarak; 'Acilen gel bizi buradan al. İzmit'e dönmemiz lazım' dedim, sağ olsun o da geldi. Gelirken, Cemal abi dedi, 'Keşke gelmeseydim en az yirmi yerde durdurdular. Çok acayip sıkı güvenlik önlemleri alınmış. İşin açıkçası kimin hangi tarafta olduğu da belli olmayan uygulamalarla karşılaştık' dedi. Neyse bindik arabaya. Biz de İzmit'e dönerken en az 7-8 yerde durdurulduk. Karrdeşimin dediği gibi, gerçekten de ciddi şekilde tedbir alınmıştı. Fakat olayın nasıl geliştiği ve nerelere gittiğini hiç kimse anlamıyordu. Kimin ne olduğu belli değildi. Sonra ben ofise geçerek olayın görüntülerine ulaşıp, haber paylaşmaya başladım. Tabi bu arada devletin artık birçok yerde sükuneti sağladığı haberleri de geliyordu. İnsanlar korkulu bekleyiş içerisinde, kimileri de sokaklarda tepkilerini dile getiriyor. Evet bu da bir demokrasi mücadelesinin başarısıydı. O an iktidarı, muhalefeti herkes tek yürek olmuştu. Vatandaşlar sokaklara dökülmüştü. İnsanlar evlerine girmeden, sabahlara kadar meydanlardaydı. Bu arada biz de güncel haberlerimizi; işte yavaş yavaş insanların belirli bölgelerde gözaltına alındığını, tutuklandığını, bazı insanların kaçtığının haberlerini yapıyorduk. Bize gelen istihbaratlarda bunlar vardı. Bu gelişmeler yaklaşık bir 10-15 gün sürdü. Sonra iş tamamen, halkın meydanlarda sabaha kadar süren demokrasi nöbetlerine dönüştü. İlçelerin kent meydanlarında sabahlara kadar süren demokrasi nöbetleri devam ediyordu.
*
Demokrasi nöbetleri devam ederken, insanların bir araya geldiği zaman, ilginç olayları anlattıkları anlara denk geldik. Genelde siyasetçiler, STK Temsilcileri, öğrenciler, vatandaşlar sohbet esnasında hep şu soruyu sorarlardı: Darbe girişiminde sen neredeydin?
Kimi; 'Biz bahçede silahlarımızı alıp beklemeye başladık, kendimizi savunmak için nöbette bekliyorduk', kimisi 'Biz ailece meydanlara çıktık', kimi 'Dükkanagittim beklemeye başladım', kimi 'Valiliğin önüne giderek valiliği koruduk', kimi 'Askeri binaların önüne giderek orada siper olduk', kimi 'Ailece hemen bu olayların yaşandığı yerlere gittik, orada tedbirimizi aldık' diyor, kimisi de ne yaptığını açıklamak istemiyordu. Bu konuya bulaşmadan seyredenler vardı. Gizlice saklanıp, sonucun ne olacağını bekleyen insanlar vardı. Kimin nerede olduğu, ne yaptığı bilinmez. Fakat yapılan konuşmalardan, anlatılanlardan bildiğimiz; insanların kendilerince önlem almış olması; kavgaya, dövüşe, savaşa hazır halde bekliyor oluşlarıydı. Biz tabi gazeteci olduğumuz için daima alanlardaydık. O dönem A Haber Kocaeli Bölge Müdürü olan Hakan Süer ve halen TRT Kocaeli Bölge Müdürü olan Halit Yılmaz ile aylar boyunca sahadaydık. Hakikaten çok ciddi çalışmalar, haberler yapmıştık. Yaklaşık iki ay sonra ilginç bir olay yaşadık, gerçekten çok ilginçti. Bir gün Halit, Hakan ve ben otururken valilikten sırayla bana, Hakan'a ve Halit'e telefon geldi; 'Vali Bey sizi makamına davet ediyor.' Biz de dedik herhalde bütün gazetecileri çağırıyor Vali Bey, bir istişare yapacak. Gittik, makamda üçümüzden başka kimse yoktu. Vali Bey'le haberci olduğumuz için iyi bir dostluğumuz vardı. Zaman zaman bizim büromuza gelip çay, kahve içerdi, zaman zaman da biz onun makamına gidip sobet ederdik. Biz de, Sayın Valimiz bizle istişare edecek diye güle oynaya beklemeye başladık. 'Sayın Valim sizi bekliyor' dediler ve bizi makama aldılar. Biz de tabi Vali Bey'e dost kucaklaşması yapacak gibi yaklaşırken, kendisinin gür sesini duyduk; "Söyleyin bakalım 15 Temmuz'dan bu yana, iki ayda kaç haber yaptınız?" Şaşırdık. Halit Yılmaz devreye girdi ve 'Anlayamadık' dedi. Sonra ben devreye girerek; 'Sayın Valim onu sizin basın yayındaki arkadaşlara söylesinler, onlar baksınlar. Zaten 15 Temmuz nöbetiyle her akşam alandayız.' dedim. Hakan Süer de; 'Her akşam canlı yayın yapıyoruz Sayın Valim, artı yüzlerce de haber yapmışızdır. Bunu bize niye sordunuz şimdi? Onu anlayamadık.' dedi. Sayın Valimiz birden konuyu değiştirerek, 'Siz benim o gece ne yaptığımı biliyor musunuz?' dedi, biz yine şok. 'Sayın Valim bilmiyoruz.' 'Ben 15 Temmuz'da gerekli talimatları verdim, her yere uyarılarda bulundum' diyerek o gece yaşadıklarını bize heyecanla anlattı.
*
Neyse bir 10-15 dakika, ayakta, o geceyi anlattı. Ondan sonra da 'Ya siz niye ayakta duruyorsunuz?' dedi.
Sayın Valim dedik, girdik içeriye, girdiğimizden beri bize bağırıyorsunuz, biz de ne olduğunu anlamadık ki.
'Ya olur mu öyle şey, geçin şöyle, çay kahve verin kızım' dedi. Anladık ki insanlar 15 Temmuz'un psikolojisinden hala çıkamamışlar. Tabi oturduğumuz zaman, o ilk başta girişiyle sondaki finalin arasında kilometrelerce fark olduğunu gördük. Sonra Sayın Vali'ye dedik ki; 'Ya niye böyle bir giriş yaptınız?' Vali Bey de 'Allah Allah hiç farkında değilim.' dedi, o an hepimiz bir anda gülüştük::). 15Temmuz'dan sonra yıllar geçse de herkes şu soruyu soracak: Sen 15 Temmuz'da neredeydin?
Evet, ben de sorayım; Siz 15 Temmuz'da neredeydiniz?