Zamlar…zam üstüne zamlar, ardı arkası gelmeyen zamlar…
Öyle ki artık bir çok üretici firma, hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketler zamlardan şikayet etmek yerine, ‘ne kadar gelecekse gelsin de sabitlensin’ noktasındalar.
Öyle ya, yemek şirketi yeni anlaşma yapacak, fiyatlandırma yapıyor, zamları, enflasyonu da hesaba katıyor ama teklifi firmaya götürene kadar, yağa, pirince zam geliyor, toplantıya girdiği saat ile çıktığı saat aralığında bile fiyatlarda güncelleme yapması gerekiyor.
Servis hizmeti veren firmanın da durumu farklı değil ki, benzine bu gece zam geldi, ‘tamam buna göre hesaplama yapalım’ dediğiniz günün gecesinde yeni bir zam daha...
Hizmet sektöründe çeşitli alanlar da, geniş bir kesimle çalışan bir dostum önceki gün sohbetimizde şunu demişti, “hesap-kitap yapıp hizmet veremiyoruz. Çok rutin bir şekilde aylık 300 bin lira zararla iş yapıyoruz. Ama yapıyoruz, nasıl yapıyoruz? Ben de anlamıyorum” demişti.
Güçlü esnaf bu süreçte kardan zarar ediyor, işini korumak, ayakta kalmak için cepten yiyor, bir şekilde idare ediyor da..
Peki ya vatandaş, asgari ücretli, emekli, dar gelirli, hatta memur..işsizleri saymıyorum bile..
Bu büyük çoğunluk nasıl geçiniyor, tamam borçlanıyorlar, hemen herkes borçlanıyor da borçlanmak da bir yere kadar.
Doğanın da dengesi de bozuk, ‘gelmeyecek’ denilen yaz geldi, hem de öyle kavuran sıcaklarla geldi.
Bir yanda arda arkası kesilmeyen zamlar, diğer yanda bastıran sıcaklar, gergin olan toplum da sinirler iyice gerilmiş durumda.
Neredeyse her gün bir kavga olayına şahit oluyoruz, sosyal medya, tv kanalları değil, yürürken, yemek yerken, otururken neredeyse her an bir gerilime, bir kavgaya şahit oluyoruz.
Trafikte yol verme kavgası, liseli gençlerin bıçaklı çatışması, alacak-verecek yüzünden birbirine girenler…
Toplum iyice yay gibi gerilmiş durumda.
Hemen her dost sohbetinde benzer şikayetler, benzer mutsuzluklara şahit oluyoruz, şimdilik sohbetleri ‘Allah sonumuzu hayır eylesin’ ile bağlıyoruz da, gidişat çok rahatsız edici, ‘Allah sonumuzu hayır eylesin’ de hiç te hayra yönelik bir gidişat yok.
Öfke patlamaları, bireysel kavgalar her geçen gün artarken, daha büyüklerinden endişe etmemek elde değil.
Çünkü birileri de sürekli sinir uçlarına dokunarak, toplumsal gerilimleri tetiklemekte..
Giyim-kuşam üzerinden ayrışma yaratılıyor, gerilim tetikleniyor, inançlar, siyaset, yabancı uyruklular, hemen her başlık ayrı bir çatışma ortamı yaratıyor.
Zamların yarattığı gerilim, yokluğun tetiklediği mutsuzluk ile birlikte çatışma ortamının da ayrıca kaşınması, ciddi bir tedirginlik yaratıyor.
Gerçekten de Allah sonumuzu hayır eylesin…