Maraş’ta yaşadığımız yüzyılın felaketi Türk insanının çok güzel yönlerini ortaya koydu, dayanışma, yardımlaşma, beklentisiz-çıkarsız, bir işin ucundan tutabilmek için verilen büyük gayreti gösterdi.
Özellikle gençlerimiz ön plana çıktı, bu felaket sonrasında artık gençlerimiz ve ülkemiz adına biraz daha umutlu ve iyimseriz.
Yaşadığımız, şahit olduğumuz güzellikleri anlatırken, yeniden yeniden umutlandık.
Fakat, sınıfta kaldığımız, başarısız olduğumuz alanlar da vardı.
Bizler 1999 yılında 17 Ağustos felaketini yaşamış toplumuz, canlı canlı yaşadık o korkuyu, acıyı, çaresizliği.
İlk 24 saat kimselerden haber alamadık, biz arkadaşlarımıza, dostlarımıza ulaşamadığımız gibi bizi merak eden dostlarımız, akrabalarımız da bize ulaşamadı.
Bundan 24 yıl önceydi o felaket ve teknolojik olarak bu kadar gelişmiş değildik.
2023 yılında yaşadığımız depremde de ilk saatler, ilk günler de erişim, ulaşım açısından sorunların yaşanmış olması anlaşılır durumdu.
Bu büyük afeti de, kullanmak, spekülasyon yaratmak, birilerini yıpratmak için kullanan, kötü niyetler olmuştur elbet, ama bugünün teknolojik imkanları sayesinde, ulaşılan, kurtarılan çok canımız oldu.
İnsanlıktan nasibini almamış, aşağılık yaratıklar yine ortalıklardaydı ve enkazların başına, kurtarma ekibinden, devlet erkinden önce yağmacılar, hırsızlar ulaşabildi.
Bunları insan olarak kabul edip, değerlendirme yapmaya bile gerek yok, insan olmadıkları gibi Türk asla olamazlar, kesin bir yerlerde genlerine, kanlarına başka şeyler karışmıştır, aşağılık köpekler…
İlk 48 saat çok kritikti, hem daha fazla can kurtarmak, hem de en az mağduriyet yaşamak adına, ama ne yazık ki, bugünün güçlü Türkiye’sinin 48 saatlik kritik süreçte sınavı geçtiğini söylemek çok zor.
Yakınları, ailesi deprem bölgesinde olanlar, koşarak, uçarak yollara düşüp, bir an önce orada olmak istediler, Türkiye’nin dört bir yanında anında yardım ekipleri ve yardım malzemelere yollara çıktı.
Depremin kapladığı alan çok büyüktü, hava koşulları zorluydu, bir çok geçerli, haklı mazeret vardı ama organizasyonda ki eksiklerimiz gibi de ciddi bir sorunumuz vardı.
Depremin üçüncü gününde bizim arkadaşlarımız, deprem bölgesine ulaşıp, çalışmalara başladı, gözlemleri de Antep Nurdağı için çok olumsuz değildi, en azından kurtarma ekibi ve gıda araç-gereç açısından çok sorun gözlemlemediler.
Fakat, köylere indiklerin de hala ulaşılamayan enkaz, gitmeyen yardımları da gördüler.
Deprem de 5. Günü geride bıraktık, çok şükür ki, hala enkaz altından canlı insan kurtarmayı başarıyor ekipler, mucizelerle moral buluyoruz.
10 İl, ilçe, köyler evet alan çok büyük ve çok enkaz var ama artık yeter, beşinci günde, “Devlet her yerde, ulaşılmayan köy, mezra yok” haberini duymak istiyoruz.
O kritik 48 saat içinde de, nerede ne eksik var ise tüm yönleri ile ortaya konmalı, insanlar mağduriyet yaşarken, yollarda bekleyen yakıt tankları, yardım malzemeleri ile ilgili kusur, hata var ise de hesabı sorulmalı.
Yağma-hırsızlık, acıyı fırsata çevirmeye çalışan aşağılık insanlar, yada suiistimal edenler, bunlar da tek tek tespit edilerek, kanunlar önünde hesap sorulmalıdır.