Yaşadığımız büyük afet sonrası, yaraların sarılması, deprem bölgelerinde yaşamın devam edebilmesi için Türkiye seferber oldu, Gebze Bölgesi de Hatay’ın Defne İlçesinde çalışmalarını sürdürmekte.
Çalışmalar, yapılanlar, yapılmayan, orada bulunanların izlenim ve gözlemleri, anlatılanlar, takip ettiklerimiz önemliydi ama bir gazeteci, duyarlılığı olan bir yurttaş olarak o bölge de bulunmak, bizzat gözlemleme ve değerlendirme yapmakta önemliydi.
16 Mart akşamı, depremin 39. Günün de Defne’ye hareket ettik.
Şehre ilk girişte hava karanlıktı, onlarca bina gördük, gördüğümüz binaların içinde hiç bir hayat belirtisi yoktu.
Ortalama on binadan ikisi çökmüş, şehir merkezi olan alandan geçtiğimiz için enkazların çoğu kaldırılmıştı.
Ayakta duran veya yıkılmamak için direnen binalar gördük, daha ilk girişte ki görüntü içler acısıydı, şehir hayalet şehir gibiydi, hiçbir binada hayat belirtisi yoktu.
Devriye görevi yapan polis ve asker dışında koca şehirde yaprak kımıldamıyordu.
Sabah olduğunda olayın vahamiyetini çok daha iyi anladık.
Defne ve Antakya bölgesinde 7-8 saatlik bir araç turu yaptık ve ortalama 3 bin bina görmüşüzdür, onlarca sokak, cadde ve binlerce bina.
Her sokak, her cadde neredeyse birbiri ile aynı, 10 binadan ikisi yıkık, en az bir bina yamulmuş, yıkıldı-yıkılacak gibi, camları, kolonları, duvarları, sıvaları dökülmemiş bina neredeyse yok gibi, belki 100 binadan bir yada ikisi dışarıdan bakınca sağlam gibi gözüküyordu.
Her sokakta emniyet güçlerini görmek mümkün, zaten görev yapan, nöbet tutan polis ve asker dışında sokak aralarında kimseler yok.
Enkaz kaldırma çalışmaları sürüyor, ama benim gördüğüm hızla devam ederse, Antakya ve Defne’de ki enkazlar en erken 3 yılda kaldırılabilir.
300 bin kişinin yaşadığı 7-8 bin binanın, ortalama 50 bin konutun olduğu bir bölgeden söz ediyoruz, yaşamlarını yitiren ve hasta olarak tedavisi devam edenlerin dışında, bölgeden büyük göç olmuş, çadır ve konteyner kentlerde, özel araçlarının içinde kalan insanları gördük ama şehirde daha çok emniyet güçleri ve çalışma grupları vardı.
Bölgede yaşamaya çalışan insanlar tüm ihtiyaçlarını yardım kuruluşlarından temin ediyor, çadır yada konteynerlerinde erzağı biten, AFAD, Kızılay, Belediyeler yada diğer yardım kuruluşlarını ziyaret ederek, erzak temin etmeye çalışıyor.
Paranın hiçbir hükmünün olmadığı bir bölge, Defne ve Antakya da tek bir bakkal, tek bir işletme, tek bir esnaf göremedik, birkaç tane seyyar satıcı dışında…
Depremin 40. Günün de, başta zincir marketler olmak üzere, esnafın kepenk açmamış olması, bir şekilde hizmet sunuluyor olmayışı büyük kayıp, bir önce bu yönde adım atılmalı.
Şehir terk edilmiş olsa da, kısa bir alanda, on binlerce insan yaşam mücadelesi veriyor, emniyet güçleri ve çalışma ekiplerini de sayarsak, bu rakam katlanıyor, bunca insanın alış-veriş yapacağı bir bakkal bile bulamaması bana göre en önemli sorun ve bu konuda acil adım atılmalı.
Çok abartılı bir şekilde güvenlik sorunundan söz ediliyor ama üç gün kaldığım Antakya ve Defne de güvenlikle ilgili en ufak bir sorun gözlemlemedim, bekçi, polis ve askerin yanı sıra özel hareket ekipleri şehrin neredeyse tamamında varlar, gezdiğimiz sokak ve caddelerin neredeyse tamamında en az bir kere durdurulduk ve kim olduğumuzu sordular.
O bölgede ticaret yapmak, esnaflık yapmak isteyenler, hemen bugün tezgah açabilirler, güvenlikle ilgili en küçük bir şüpheye yer yok.
Afet bölgesinde AFAD ve Kızılay’dan söz edilir ama benim gördüğüm bu bölgelerde en büyük yük belediyelerin sırtında, belediyeler olmasa o bölgeler de hayata dönmekte, yaşamak da çok daha zor olacaktır.
Ve özellikle de Defne’de bizim belediyelerimiz son derece aktif ve etkin.
Gebze Belediyesi’nin Defne Karargahı ve bizimkilerin çalışmaları ile ilgili gözlem ve izlenimlerimizi de yarın ki yazımızda okuyabilirsiniz..