BIST9.520,22 %-1.7
USD39.4292%0,19
EURO45,4729 %-0.4
ALTIN4.346,37 %1.45

Sığınmacılar ve göç

Ayşe Nur Tekin

Abone OlGoogle News
22 Mayıs 2024 10:12

15 Mart 2011 yılından bugüne kadar devam eden bu kitlesel göç hareketi sonucunda resmi rakamlara göre 6 milyon civarında mülteci ülkemize giriş yapmış durumda. Ülkemize doluşan mülteciler sadece Suriye’den olmayıp, Irak’tan, Libya’dan, Pakistan’dan, Afganistan’dan, Tacikistan’dan ve daha başka ülkelerden de mülteci olarak ülkemize giriş yaparak oturma izni aldılar. Ülkemin yöneticileri, bunu yeterli görmeyip, emlak alan sığınmacılara ya da mültecilere Türk vatandaşlığı vermeye başladı.

Sosyologlar ve bazı siyasetçiler, asrın büyük göç hareketi karşısında Türk yöneticilerinin “din” eksenli bir göç politikası yürüttüğünü söyleyerek, ileride Türkiye’nin sosyolojisinin ciddi şekilde bozulacağını, acı ama gerçek sonuçlarıyla karşı karşıya kalacağımızı söylemişlerdi. Bu gün itibariyle Türkiye’nin sosyolojisine baktığımızda başta Kilis olmak üzere ülkemizin pek çok il ve ilçelerinde Suriyeli nüfusunun yerli nüfustan daha fazla olduğunu görebiliriz. Yerli halk, bu mülteci istilasından mustarip olup, başka şehirlere taşınmak zorunda kalmaktadır. Türk vatandaşlığı alan bu mülteciler belirli il ve ilçelerde nüfus yoğunluğunu gettolaşmaya vardırarak çeşitli suç çeteleri haline dönüşmektedir. Basın ve medya aracılığı ile bu sığınmacılardan kaynaklanan pek çok suç olaylarına şahit oluyoruz.

Siyasiler, sığınmacılara çeşitli imkanlar tanımaktadır. Örneğin, sınavsız üniversiteye girmek. Elinde gerçek belgesi olmadığı halde doktor veya öğretmen olduğunu söyleyenlerin Türkçe bilmemesine rağmen hastanelerde doktorluk, okullarımızda öğretmenlik yapmasına ne yazık ki müsaade edilmektedir. Vicdan sahibi olanlar, çocuklarını geleceğe hazırlamak için üniversite okutan vatandaşlar haklı olarak bu çifte standarda isyan etmektedir. Bu imtiyazların yanında her mültecinin vergiden muaf olarak ticaret yapmalarına da imkân tanımaktadır. Bu ülkemin insanları, açtıkları ticarethanelerinin vergilerini vermekte zorlanırken, bu çifte standarda isyan etmektedir.

Sığınmacılar konusunda çözüm bekleyen sorunlar bence şu şekilde sıralanabilir:

a-) Beşer Esad, tam olarak otuz üç defa başka ülkelere mülteci ya da sığınmacı olarak giden tüm Suriyelileri Suriye’ye çağırmıştır. Türk yönetimi, bu çağrıya kulak vermeli, Esad saplantısını bir kenara bırakarak Suriyelilerin bir an evvel ülkesine dönmesini sağlamalıdır.

b-) Ülkemizde Türk vatandaşı olarak kalmak isteyenlerin de Türk toplumuna adaptasyonu mutlaka sağlanmalıdır. İlerleyen süreçte, ülkemizin mücbir sebepleri göz önüne alınarak Türk vatandaşlıkları iptal edilmeli ve özendirici imkanlar sunularak sığınmacıların kendi ülkelerine dönmeleri sağlanmalıdır.

c-) Yabancı gettolar lav edilmelidir. Suç çeteleri mutlak surette yakalanıp, cezaevlerine konulmalıdır. Toplumun dirliği ve düzeni mutlaka sağlanmalıdır.

d-) Ticarethanelerde Arapça tabela hakimiyeti sonlandırılmalıdır. Ticaret, vergilendirilmelidir.

e-) Bu tedbirlerin büyük kısmını belediyeler almaya başlamıştır. Devleti yönetenler de belediyelerin bu çalışmalarına destek vermeli, ülkemiz mülteci işgalinden bir an evvel arındırılmalıdır.

f-) Dil bilmediği halde doktor, öğretmen ya da avukat olan mültecilerin iş akitleri feshedilmelidir.

g-) 2011 yılından beri ülkemizi işgal eden sığınmacıların statüsü “geçici kabul” anlaşmasına dönüştürülmelidir. Avrupa Birliği’nin verdiği üç beş doları Türkiye, bu ülkelere vermeyi önermelidir.

h-) Siyaset kurumu, bu tedbirleri almak istemiyorsa, ülkemizin geleceğini ön planda tutarak ülkemizin her yanına yayılmış olan tüm sığınmacıları ya da mültecileri Güney Doğu Anadolu Bölgemizde açılacak olan büyük bir yaşam alanında iskan etmeli, her türlü insani hizmetler orada verilmelidir. Hiçbir art niyetli sığınmacının buradan çıkarak suç üretmesine müsaade etmemeli; ciddi bir sabıka araştırması yapılmalıdır.

I-) Sığınmacıları ya da mültecileri kontrol etmekle görevli Göç İdaresi’ne geniş yetkiler verilmeli; sınır güvenliği mutlaka sağlanmalı, açık kapı politikasından behemehâl vaz geçilmelidir.

Şu an itibariyle, bahsi geçen ülkelerde belirli bir sükûnet başlamıştır. Bu durum, ülkemiz için bir fırsat olarak değerlendirilmeli, gayri resmi rakamlara göre 12 milyona ulaşan bu mülteciler, ülkelerarası diplomatik yollarla kendi ülkelerine gönderilmelidir. Aksi halde, ‘kavimler göçü’ sebebiyle paramparça olan Roma İmparatorluğunun akıbetini yaşayabiliriz.

“Yüce Allah, ülkemizi büyük yıkımlardan ve kargaşalardan korusun” diye temennilerde bulunurken Yüce Allah’ın aklını kullananlara yardım ettiği gerçeğini de akıldan uzak tutmayalım.

Yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.600 karakter kaldı
×

Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir.
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde mavikocaeli.com.tr’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Yazılanlardan mavikocaeli.com.tr sorumlu tutulamaz.

0 Yorumlar

    Ayşe Nur Tekin

    mavikocaeli.com.tr köşe yazarı

    Tüm Yazıları