Modern toplumun yeni idol tapınması
Ayşe Nur Tekin
Günümüz dünyasında markalar sadece birer ürün ya da hizmet sunucusu olmanın ötesine geçmiş durumda. Markalar modern insanın kimlik ifade araçları haline geldi. Bir ayakkabı bir çanta ya da bir araba artık sadece bir ihtiyaç değil kişinin kim olduğunu nasıl bir hayat yaşamak istediğini ve toplumsal statüsünü temsil eden semboller haline geldi. İşte bu olgu ‘’marka çılgınlığı’’ dediğimiz fenomenin temelini oluşturuyor.
Marka çılgınlığı bir markaya duyulan aşırı bağlılık ya da onun ürünlerini edinme arzusunun kişisel ve toplumsal önceliklerinin önüne geçmesi olarak tanımlanabilir. Bu durum bireyin maddi kaynaklarını zorlayarak hatta bazen mantıksız kararlar almasına neden olur. İnsanlar pahalı bir çantayı almak için aylarca tasarruf yapabilir ya da bütçelerini aşan bir arabaya sahip olmak için uzun yıllar borçlanmayı göze alabilir. Bu çılgınlık yalnızca lüks markalarla sınırlı değildir. Sokakta sıradan bir sweatshirt giymek yerine üzerinde büyük harflerle bir marka logosu taşıyan giyişiler tercih edilir. Neden? Çünkü bu sosyal kabul görme ve ‘’daha iyi bir sınıfa ait olma’’ hissini besler.
Markaların insan kimliği üzerinde ki etkisi yadsınamaz. Bugün insanlar markaları kullanarak sosyal statülerini ve bireysel kimliklerini ifade ediyor. Örneğin bir kişinin minimalist bir teknoloji markası tercih etmesi onun modern ve sade bir yaşam tarzını benimsemiş olduğunu ima ederken spor ayakkabılarında belli bir markayı tercih etmek o kişinin aktif sağlıklı ve ‘’trendleri takip eden’’ biri olarak algılanmasına yol açabilir. Bu durum bireylerin kendi değerlerini sorgulamadan markaların sunduğu değerleri içselleştirmesine neden oluyor. Artık ‘’ben kimim?’’ sorusunun cevabı ‘’ne giyiyorum?’’ ya da ‘’ hangi markaları kullanıyorum?’’ ile veriliyor.
Sosyal medya bu çılgınlığın baş tetikleyicilerinden bir haline gelmiş durumda instagram tiktok ve benzeri platformlar insanları sürekli olarak başkalarının hayatlarını kıyaslamaya iterken markaların bu platformlarda görkemli reklam kampanyaları yürütmesi tüketici üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Ünlülerin ve influencer’ların markalı ürünlerle çekilmiş fotoğrafları ‘’bunu alırsan sen de onlar gibi olabilirsin’’ mesajı veriyor. Bir başka etki ise ‘’FOMO’’ (FEAR OFMİSSİNG OUT) olarak adlandırılan bir şeyleri gözden kaçırma korkusudur. İnsanlar bir markanın çıkardığı yeni bir ürünü kaçırma ya da ‘’modası geçmiş’’ ürünlerle görünme korkusuyla çoğu zaman ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alıyor.
Marka çılgınlığının psikolojik ve ekonomik sonuçları ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Bireyler statü göstergesi olarak gördükleri markalara sahip olma baskısı altında kendilerini yetersiz hissedebiliyor. Bunun sonucunda stres kaygı ve hatta depresyon gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkabiliyor. Ekonomik açıdan ise bu çılgınlık bireylerin borçlanmasına birikim yapamamasına ve bütçe yönetiminde ciddi sorunlar yaşamasına neden oluyor. Kredi kartı borçları yalnızca bir markaya sahip olma arzusunun bir sonucu olarak yığılabiliyor.
Marka çılgınlığı modern toplumun tüketim odaklı yapısının bir yansımadır. Ancak bireyler kendi değerlerini ve önceliklerini sorgulayarak bu çılgınlıktan sıyrılabilir. Gerçek özgürlük bir markanın sunduğu statüden değil kendi kimliğimizi bağımsız bir şekilde inşa edebilme yetisinden gelir. Unutmayın kimliğiniz giydiğiniz kıyafetler kullandığınız telefonla değil düşünceleriniz ve eylemlerinizle şekillenir.
‘’ MARKALAR İNSANI DEĞİL İNSAN MARKAYI DEĞERLİ KILAR!’’