Aralık 2019’dan beri dünya salgınla mücadele ediyor veya etmeye çalışıyor. Yeni olan ve tanınmayan bir virüs olduğu içinde mücadele ağır aksak yürüyor. Ülkelerin salgına bakışları kültürlerine, ekonomilerine, yaşam biçimlerine, dini inançlarına, teknolojilerine göre de farklılık gösteriyor. Kimi umursamıyor kimi çok titiz davranıyor. İş olacağına varırdan tutun da her koyun kendi bacağın asılıra, bana dokunmayan yılan bin yaşasından, bize bir şey olmaza kadar geniş bir yelpazede insanların virüsü algılaması ve buna karşı aldığı tavır değişmektedir.
Aylardır tartışılan aşı, sokak kısıtlamaları, ilaç, sağlık sektörü vs. artık insanların algısında pek önemi olmayan konular haline geldi ve davranışlarda herhangi bir değişikliğe de yol açmadığı görüldü.
Benim değinmek istediğim konu ise bu süreçteki eğitim sektörü. Ülkemizde ana sınıfından lisansüstü eğitime kadar yaklaşık 25 milyon öğrenci var. İlköğretim ve ortaöğretimin öğrencilerini bazı yatılı okulları ( Galatasay Lisesi, Vefa Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Kabataş Lisesi, Bölge Yatılı Okulları, Yatılı İmam Hatip Liseleri gibi) hariç tutarsak çoğunluğu evden okula okuldan eve gidip gelen bir öğrenci grubu olarak değerlendirilebilir.
Gidiş-geliş araçları (servis- özel araç-toplu taşıma-yürüme)’ nı sağlıklı bir hale getirirsek en azından bu aşamada virüse karşı gerekli önlemi alıp riski azaltabiliriz. Tabi okul bahçeleri, kantin ve yemekhaneler, okul çevrelerindeki yiyecek-içecek mekanlarını da aynı titizlikle ele almak koşuluyla.
Peki üniversitelerde okuyan gençleri ne yapacağız. Sayıları yaklaşık beş milyon olan bu grubun büyük çoğunluğu bulunduğu şehirden başka bir şehirde okuyor. Örneğin Sinop’lu bir genç Kocaeli’de, Eskişehir’li bir genç İstanbul’da, Adana’lı bir genç Trabzon’da, Diyarbakır’lı bir genç İzmir’de okuyor. Bunlar ya özel, devlet veya vakıf yurtlarında, yada öğrenci evlerinde kalıyor. Üniversiteler açıldı yüzyüze eğitim var denildiğinde milyonlarca genç ülke içinde hareketlenecek ve şehirden şehire veya şehirden ilçeye gitmeye başlayacak. Yurdundan veya evinden kampüsüne gidip gelmeye, kantin, yemekhane gibi ortak yaşam alanlarını kullanmaya başlayacak.
Sınıflar zaten çoğunlukla kapasitelerinin üzerinde sayılara ulaşmış olduğundan ne ders ortamında, ne ders dışı kampüs hayatında ne de okul dışında geçen boş zamanlarda (kafeler, yiyecek-içecek işletmeleri, AVM’ler, parklar, deniz kenarları, oyun sahaları voleybol-basketbol-futbol sahaları ) sosyal mesafe, maske, hijyen kuralları nasıl uygulanacak, denetlenecek ve sağlanacak. Kuralları yazmakla da pek bir şey olmuyor. Örneğin bankalarda, marketlerde vs. yerlere mesafe işaretlemeleri yapılmış çok güzel. Peki siz o işaretlere göre hareket eden kaç kişi gördünüz! Maskeler dikiz aynasında, dizde, kolda, bilekte, kol çantasında, boyunda, parmaklarda veya tek kulakta!!! Kurallara kim uyacak veya uyacak mı? Dolayısıyla işimiz çok zor ve uzun.
Kısacası ve sözün özü bu virüs yenilinceye ve bitene kadar Üniversitelerde yüzyüze eğitimin yapılması riski çok fazla arttıracak, toplum yaşamını tehlikeye düşürecektir. Onun için bir an önce Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu ve YÖK Başkanlığının uzaktan eğitim kararını açıklaması bütün velileri rahatlatacaktır. Karar geç kalırsa başka sorunlar ortaya çıkacaktır. Ev kira sözleşmeleri, yurt parası ödeme taksitleri, servis ücreti anlaşmaları öğrencileri, velileri ve bu işletme sahiplerini karşı karşıya getirecektir.
Virüs aslında kesinlikle olmaz, bizim başımıza gelmez denen şeylerin olabileceğini, insanoğlunun yaşamında her durumla karşılaşabileceğini ve bu her duruma karşı hazırlıklı olmak gerektiğini bize gösterdi. Özellikle güvenlikle ilgili derslerde öğrencilere söylediğim “olmaz olmaz her şey olabilir, siz önleminizi her şey olabilire göre almalısınız, risk analizi yaparken hayal bile edilmeyen tehlikeleri ve riskleri hesaplamalısınız” derdim, Yanılmadığımı maalesef bu salgın göstermiş oldu.
Ayrıca Üniversitelerin teknolojiye uyum sağlamalarını ve hızlı geçişler yapabilme kapasitelerinin olduğunu ortaya koydu.
Bu da dünyadaki rekabet ortamında güçlü bir konumda olduğumuzu gösterdi. En önemlisi virüs bize dünyayı daha düzgün kullanmamız gerektiğini yoksa gereken dersi çok acı bir şekilde alacağımızı gösterdi.
Herbir gencimizin hayatı çok önemli, eğitimdeki kayıplar mutlaka zaman içinde telafi edilir ve tamamlanır. Ama sağlıkta olabilecek kayıplar yerine gelmez bu sorumluluğuda kimse üstlenmez, üstlenemez. Virüsle mücadeleye ve uzaktan eğitime devam.
Sağlıcakla kalın.
Aylardır tartışılan aşı, sokak kısıtlamaları, ilaç, sağlık sektörü vs. artık insanların algısında pek önemi olmayan konular haline geldi ve davranışlarda herhangi bir değişikliğe de yol açmadığı görüldü.
Benim değinmek istediğim konu ise bu süreçteki eğitim sektörü. Ülkemizde ana sınıfından lisansüstü eğitime kadar yaklaşık 25 milyon öğrenci var. İlköğretim ve ortaöğretimin öğrencilerini bazı yatılı okulları ( Galatasay Lisesi, Vefa Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Kabataş Lisesi, Bölge Yatılı Okulları, Yatılı İmam Hatip Liseleri gibi) hariç tutarsak çoğunluğu evden okula okuldan eve gidip gelen bir öğrenci grubu olarak değerlendirilebilir.
Gidiş-geliş araçları (servis- özel araç-toplu taşıma-yürüme)’ nı sağlıklı bir hale getirirsek en azından bu aşamada virüse karşı gerekli önlemi alıp riski azaltabiliriz. Tabi okul bahçeleri, kantin ve yemekhaneler, okul çevrelerindeki yiyecek-içecek mekanlarını da aynı titizlikle ele almak koşuluyla.
Peki üniversitelerde okuyan gençleri ne yapacağız. Sayıları yaklaşık beş milyon olan bu grubun büyük çoğunluğu bulunduğu şehirden başka bir şehirde okuyor. Örneğin Sinop’lu bir genç Kocaeli’de, Eskişehir’li bir genç İstanbul’da, Adana’lı bir genç Trabzon’da, Diyarbakır’lı bir genç İzmir’de okuyor. Bunlar ya özel, devlet veya vakıf yurtlarında, yada öğrenci evlerinde kalıyor. Üniversiteler açıldı yüzyüze eğitim var denildiğinde milyonlarca genç ülke içinde hareketlenecek ve şehirden şehire veya şehirden ilçeye gitmeye başlayacak. Yurdundan veya evinden kampüsüne gidip gelmeye, kantin, yemekhane gibi ortak yaşam alanlarını kullanmaya başlayacak.
Sınıflar zaten çoğunlukla kapasitelerinin üzerinde sayılara ulaşmış olduğundan ne ders ortamında, ne ders dışı kampüs hayatında ne de okul dışında geçen boş zamanlarda (kafeler, yiyecek-içecek işletmeleri, AVM’ler, parklar, deniz kenarları, oyun sahaları voleybol-basketbol-futbol sahaları ) sosyal mesafe, maske, hijyen kuralları nasıl uygulanacak, denetlenecek ve sağlanacak. Kuralları yazmakla da pek bir şey olmuyor. Örneğin bankalarda, marketlerde vs. yerlere mesafe işaretlemeleri yapılmış çok güzel. Peki siz o işaretlere göre hareket eden kaç kişi gördünüz! Maskeler dikiz aynasında, dizde, kolda, bilekte, kol çantasında, boyunda, parmaklarda veya tek kulakta!!! Kurallara kim uyacak veya uyacak mı? Dolayısıyla işimiz çok zor ve uzun.
Kısacası ve sözün özü bu virüs yenilinceye ve bitene kadar Üniversitelerde yüzyüze eğitimin yapılması riski çok fazla arttıracak, toplum yaşamını tehlikeye düşürecektir. Onun için bir an önce Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu ve YÖK Başkanlığının uzaktan eğitim kararını açıklaması bütün velileri rahatlatacaktır. Karar geç kalırsa başka sorunlar ortaya çıkacaktır. Ev kira sözleşmeleri, yurt parası ödeme taksitleri, servis ücreti anlaşmaları öğrencileri, velileri ve bu işletme sahiplerini karşı karşıya getirecektir.
Virüs aslında kesinlikle olmaz, bizim başımıza gelmez denen şeylerin olabileceğini, insanoğlunun yaşamında her durumla karşılaşabileceğini ve bu her duruma karşı hazırlıklı olmak gerektiğini bize gösterdi. Özellikle güvenlikle ilgili derslerde öğrencilere söylediğim “olmaz olmaz her şey olabilir, siz önleminizi her şey olabilire göre almalısınız, risk analizi yaparken hayal bile edilmeyen tehlikeleri ve riskleri hesaplamalısınız” derdim, Yanılmadığımı maalesef bu salgın göstermiş oldu.
Ayrıca Üniversitelerin teknolojiye uyum sağlamalarını ve hızlı geçişler yapabilme kapasitelerinin olduğunu ortaya koydu.
Bu da dünyadaki rekabet ortamında güçlü bir konumda olduğumuzu gösterdi. En önemlisi virüs bize dünyayı daha düzgün kullanmamız gerektiğini yoksa gereken dersi çok acı bir şekilde alacağımızı gösterdi.
Herbir gencimizin hayatı çok önemli, eğitimdeki kayıplar mutlaka zaman içinde telafi edilir ve tamamlanır. Ama sağlıkta olabilecek kayıplar yerine gelmez bu sorumluluğuda kimse üstlenmez, üstlenemez. Virüsle mücadeleye ve uzaktan eğitime devam.
Sağlıcakla kalın.
Virüs mutasyona uğrarsa seyreyle gümbürtüyü
Salgını alnımızın akıyla atlattık, demek suretiyle sanki salgın bitmiş izlenimi yaratıldı. Ekonomik olarak da sıkıntı yaşandığı için herkes sokağa çıkti. Pazara koştu, kısaca ip koptu. Suanda sürü bağışıklığına geçilmiş gibi bir durum var. Okulların açılması gerek iller arasında gerekse il içerisinde de sirkulasyon fazla olacağından virüsün yayılması çok olacaktır. İnşaallah sonumuz iyi olur
Salgını alnımızın akıyla atlattık, demek suretiyle sanki salgın bitmiş izlenimi yaratıldı. Ekonomik olarak da sıkıntı yaşandığı için herkes sokağa çıkti. Pazara koştu, kısaca ip koptu. Suanda sürü bağışıklığına geçilmiş gibi bir durum var. Okulların açılması gerek iller arasında gerekse il içerisinde de sirkulasyon fazla olacağından virüsün yayılması çok olacaktır. İnşaallah sonumuz iyi olur