“HAYATIMIZI BAŞKASI NE DER DİYE Mİ YAŞIYORUZ ?”/AYŞENUR OĞUZ ÇİL
Şu sosyal fobiden kendisini arındırmış insan sayısı çok az..
Benim kişisel hayatımda “el-alemin diline düşme” kaygısı çoktan yok oldu, uçtu gitti diyebilirim..
Çünkü hayatı , kendim ne istiyorsam öyle yaşamak istiyorum. Başkasının isteklerine , yorum yapacak diye yaşayacak olursam o hayat bana zindan olur.
Kendi kimliğimin ve kararlarımının yalnız ve yalnız benim olduğunu yakın çevreme öyle ya da böyle kabul ettirme karar aldım…
Lakin bizim toplumumuzda benimle aynı fikirde olmayan ve şu kısacık ömürlerini başkalarının iki dudakları arasına mahkum ederek parmaklıklar ardında gibi yaşamak zorunda kalan bir çok insan var.
Bu düşüncede olan kişiler; başkalarının ne diyeceği kaygısıyla en basit ve masum isteklerini bile hayata dökme konusunda tereddütler yaşayabiliyorlar..
Bir çok şeyi başkalarının düşüncelerine göre hareket ederek yaşamaya çalışıyorlar..
Seçecekleri arkadaşlıklarını, meslekleri, evlenecekleri kişiyi, evlendikten ne kadar zaman sonra çocuk sahibi olacaklarını hatta evlerine alacakları eşyaları bile..
Sorun işte tam da bu noktada tüm ağırlığı ile hissettiriyor kendisini..
Oysa ki kendi kararlarımızı alırken ve yaşantımıza devam ederken başkalarının bizimle ilgili oluşabilecek yargılarına göre hareket etmek bir birey için hiç de sağlıklı
değil..
İçinde kaygı barındıran, bildiğimiz yüksek duvarları olan bir hapishane burası. Hayal gücümüzü sınırlayan, kendi başımıza karar alma insiyatifini hiçbir zaman işletemediğimiz, karanlık, loş bir hapishane..
Aslına bakarsanız insanların düşüncelerini ve hareketlerini kısıtlamak, özgür iradeyi baskılamak isteyen el-alem diye bir örgüt var..
Önyargı ve önyargının beslediği dedikodu ile sürekli olarak öküzün altındaki buzağıyı bulma hevesleri olan bir örgüt..
“Kim ne yapmış, ne demiş, ne almış, nereye gitmiş, ne giymiş miş-mış-muş gibi konular..
Son derece uzmandırlar ve hiç bir şey onların gözünden kaçmaz elbet..
İnsanların ağzı torba değil ki bağlayalım Allah aşkına..
Zaten nasıl yaşarsak yaşayalım, hayatımız adına ne karar verirsek verelim buna hep bir şekilde eleştiri getirecek birileri çıkabilir karşımıza di mi ama?
Bu yüzden bu kısır döngüye bir “dur” denilmesi gerekiyor bence..
İşin özü sağlıklı bir birey olmamız için kim ne derse desin en iyi doğru bizim, kendi bildiğimiz doğrudur..
Ve emin olun ki hesap vermeyi ve beklentilere göre hareket etmeyi hayatımızın odak noktası olmaktan çıkardığımızda mutlu ve sağlıklı bir birey olarak güzel günler bizleri bekliyor olacak..
Bunun için bir vicdanımız olduğunu, bu vicdanın sağlıklı düşünebilen insanlar için en iyi kaptan olduğunu hatırlamanız ve kendi gücünüzün farkında olmanız yeterli..
Hayatınızı başkaları için değil kendiniz için yaşayın.
Sağlık ve sevgiyle kalın..
Şu sosyal fobiden kendisini arındırmış insan sayısı çok az..
Benim kişisel hayatımda “el-alemin diline düşme” kaygısı çoktan yok oldu, uçtu gitti diyebilirim..
Çünkü hayatı , kendim ne istiyorsam öyle yaşamak istiyorum. Başkasının isteklerine , yorum yapacak diye yaşayacak olursam o hayat bana zindan olur.
Kendi kimliğimin ve kararlarımının yalnız ve yalnız benim olduğunu yakın çevreme öyle ya da böyle kabul ettirme karar aldım…
Lakin bizim toplumumuzda benimle aynı fikirde olmayan ve şu kısacık ömürlerini başkalarının iki dudakları arasına mahkum ederek parmaklıklar ardında gibi yaşamak zorunda kalan bir çok insan var.
Bu düşüncede olan kişiler; başkalarının ne diyeceği kaygısıyla en basit ve masum isteklerini bile hayata dökme konusunda tereddütler yaşayabiliyorlar..
Bir çok şeyi başkalarının düşüncelerine göre hareket ederek yaşamaya çalışıyorlar..
Seçecekleri arkadaşlıklarını, meslekleri, evlenecekleri kişiyi, evlendikten ne kadar zaman sonra çocuk sahibi olacaklarını hatta evlerine alacakları eşyaları bile..
Sorun işte tam da bu noktada tüm ağırlığı ile hissettiriyor kendisini..
Oysa ki kendi kararlarımızı alırken ve yaşantımıza devam ederken başkalarının bizimle ilgili oluşabilecek yargılarına göre hareket etmek bir birey için hiç de sağlıklı
değil..
İçinde kaygı barındıran, bildiğimiz yüksek duvarları olan bir hapishane burası. Hayal gücümüzü sınırlayan, kendi başımıza karar alma insiyatifini hiçbir zaman işletemediğimiz, karanlık, loş bir hapishane..
Aslına bakarsanız insanların düşüncelerini ve hareketlerini kısıtlamak, özgür iradeyi baskılamak isteyen el-alem diye bir örgüt var..
Önyargı ve önyargının beslediği dedikodu ile sürekli olarak öküzün altındaki buzağıyı bulma hevesleri olan bir örgüt..
“Kim ne yapmış, ne demiş, ne almış, nereye gitmiş, ne giymiş miş-mış-muş gibi konular..
Son derece uzmandırlar ve hiç bir şey onların gözünden kaçmaz elbet..
İnsanların ağzı torba değil ki bağlayalım Allah aşkına..
Zaten nasıl yaşarsak yaşayalım, hayatımız adına ne karar verirsek verelim buna hep bir şekilde eleştiri getirecek birileri çıkabilir karşımıza di mi ama?
Bu yüzden bu kısır döngüye bir “dur” denilmesi gerekiyor bence..
İşin özü sağlıklı bir birey olmamız için kim ne derse desin en iyi doğru bizim, kendi bildiğimiz doğrudur..
Ve emin olun ki hesap vermeyi ve beklentilere göre hareket etmeyi hayatımızın odak noktası olmaktan çıkardığımızda mutlu ve sağlıklı bir birey olarak güzel günler bizleri bekliyor olacak..
Bunun için bir vicdanımız olduğunu, bu vicdanın sağlıklı düşünebilen insanlar için en iyi kaptan olduğunu hatırlamanız ve kendi gücünüzün farkında olmanız yeterli..
Hayatınızı başkaları için değil kendiniz için yaşayın.
Sağlık ve sevgiyle kalın..