Dün sabah çalışmak üzere Gazetemizin Gebze’deki ofisine gelirken, kendimi adeta Pazar sabahı Gebze’de gezmeye çıkmış gibi hissettim. Gebze denilince her ne kadar akla ilk önce sanayi ve istihdam gelse de, kenette yaşayanlar için akla gelen ilk şey, bitmek bilmeyen trafik çilesidir. Yıllardır ne kadar Gebze’nin trafiğine neşter vurulmaya çalışılsa da, bir türlü bu kentin trafik sorunu çözülemedi. Yeni yollar açıldı, köprü ve kavşak bağlantıları oluşturuldu, tek yön uygulamaları hayata geçirildi, hatta bunlar da yetmeyince Metro İnşaatı da başladı. Ancak ne yapıldıysa bir türlü bu kentin trafik çilesine son verilemedi.
Dün sabahsa Gebze’de bambaşka bir hava vardı. Zannedersiniz ki bir gecede Gebze’nin trafik sorunu kökten çözülmüş, kent nefes almış. Ama işin aslı öyle değildi tabi ki. Darıca’daki evimden Gebze’ye 10 kilometrelik yolu özel araçla en erken yarım saat, halk otobüsüyle bir saat süren bir yolculuğun ardından ulaşırdım her zaman. Hele Pazartesi ve Cuma günleri, okulun olduğu zamanlar bu süre daha da uzayabiliyordu. İstanbul’dan giriş yapan Aybar kar fırtınası nedeniyle dün sabah Gebze’de trafik çilesi yoktu. Okulların tatil edilmesiyle, başta servis araçları olmak üzere araçların trafikten çekilmesi, akaryakıta gelen ardı ardına zamlardan sonra vatandaşın keyfi gezmeleri bırakması ve yoğun kar yağışı uyarısının ardından Gebze trafiğinin boşalması sayesinde dün otobüsle 15 dakika gibi kısa bir sürede Gazetemizin Gebze merkez ofisine ulaşabildi. Hiçbir yerde tıkanma yoktu, çile dolu yolculuk yaşanmadı, caddelerde işine giden insanların dışında yer almıyordu. İşte dedim Gebze’de olması gereken bu. Keşke Gebze her gün böyle olsa ve hepimiz rahat bir nefes alsa. Ne çok özlemiş ilçemizin o sakin günlerini. Ve de kararlı adımlar atılır gerçekten trafik sorununa çözüm bulunursa Gebzemizin ne kadar yaşanabilir bir kent olduğunu dün sabah çok iyi anladım.
BEYİN GÖÇÜ…
Ülkece yeni gündemimiz bu kez doktorlar oldu. Her gün nur topu gibi yeni bir gündeme sahip olan güzel ülkemizin, hiç bitmeyen yeni gündemlerle dolu yapısına bayılıyorum. Bu kez gündemi belirleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Efendim malumunuz Pandemiyle beraber devlet hastanelerinde çok ayıda doktor görevi bıraktı, yerlerine yeterince atama yapılmadı. Üstelik bırakan bir çok doktorun yurt dışına gittiği ya da gitmek istediği ortaya çıktı. Bu durum üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan giden gitsin, gençlerle devam ederiz diye çıkışta bulundu. Konunun incelenmesi gereken iki noktası var.
Birincisi gece gündüz sağlığımız için çalışan Sağlık görevlilerine minnettarız ve bu zorlu süreçte gösterdikleri fedakarlığın hakkını ödeyemeyiz. Ancak bazı doktorların maaşlarını yeterli bulmayıp gitme istekleri çok yanlış. Tam bilmiyorum ancak doktor maaşlarının 10-20 bin TL arasında değiştiği ifade ediliyor. Bu ülkenin yarısının asgari ücretle, büyük bir bölümünün de ona yakın en ücretle çalıştığını ve hatta asgarini altında geliri olan kişileri düşündüğümüzde, geçinemiyoruz demek son derece ayıp. Biraz lüks yaşamdan feragat ederseniz eğer gayet aldığınız maaşlar size yeterlidir ey yurt dışı sevdalısı hekimlerimiz. Bu sözümün muhatabı sadece ve sadece yurt dışı meraklısı olan hekimlerimizdir altını çizmek isterim.
Konunun ikinci boyutu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanatı. Giden gitsin demek de son derece yanlıştır. Devlet olarak göreviniz bu ülkenin yetişmiş beyinlerini ülkede tutmak ve onların bilgi ve tecrübelerinden en iyi şekilde istifade etmektir. Herkese biz gidin diyerek çözüm bulamayız. Yeni hekimlerin yolunu açmak, gençlere fırsat tanımak önemli. Ancak sağlık tesadüfe bırakılamayacak önemli bir konudur. Tecrübeli bir el ile genç el arasında çok fark var. Açık kalp ameliyatı, beyin ameliyatı gibi daha bir çok riskli ameliyatlar tecrübe ister. Bu nedenle sayın Erdoğan’ın yapması gereken, gidene atarlanmak değil, onarlı elde tutacak imkanları sunmaktır.
Dün sabahsa Gebze’de bambaşka bir hava vardı. Zannedersiniz ki bir gecede Gebze’nin trafik sorunu kökten çözülmüş, kent nefes almış. Ama işin aslı öyle değildi tabi ki. Darıca’daki evimden Gebze’ye 10 kilometrelik yolu özel araçla en erken yarım saat, halk otobüsüyle bir saat süren bir yolculuğun ardından ulaşırdım her zaman. Hele Pazartesi ve Cuma günleri, okulun olduğu zamanlar bu süre daha da uzayabiliyordu. İstanbul’dan giriş yapan Aybar kar fırtınası nedeniyle dün sabah Gebze’de trafik çilesi yoktu. Okulların tatil edilmesiyle, başta servis araçları olmak üzere araçların trafikten çekilmesi, akaryakıta gelen ardı ardına zamlardan sonra vatandaşın keyfi gezmeleri bırakması ve yoğun kar yağışı uyarısının ardından Gebze trafiğinin boşalması sayesinde dün otobüsle 15 dakika gibi kısa bir sürede Gazetemizin Gebze merkez ofisine ulaşabildi. Hiçbir yerde tıkanma yoktu, çile dolu yolculuk yaşanmadı, caddelerde işine giden insanların dışında yer almıyordu. İşte dedim Gebze’de olması gereken bu. Keşke Gebze her gün böyle olsa ve hepimiz rahat bir nefes alsa. Ne çok özlemiş ilçemizin o sakin günlerini. Ve de kararlı adımlar atılır gerçekten trafik sorununa çözüm bulunursa Gebzemizin ne kadar yaşanabilir bir kent olduğunu dün sabah çok iyi anladım.
BEYİN GÖÇÜ…
Ülkece yeni gündemimiz bu kez doktorlar oldu. Her gün nur topu gibi yeni bir gündeme sahip olan güzel ülkemizin, hiç bitmeyen yeni gündemlerle dolu yapısına bayılıyorum. Bu kez gündemi belirleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Efendim malumunuz Pandemiyle beraber devlet hastanelerinde çok ayıda doktor görevi bıraktı, yerlerine yeterince atama yapılmadı. Üstelik bırakan bir çok doktorun yurt dışına gittiği ya da gitmek istediği ortaya çıktı. Bu durum üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan giden gitsin, gençlerle devam ederiz diye çıkışta bulundu. Konunun incelenmesi gereken iki noktası var.
Birincisi gece gündüz sağlığımız için çalışan Sağlık görevlilerine minnettarız ve bu zorlu süreçte gösterdikleri fedakarlığın hakkını ödeyemeyiz. Ancak bazı doktorların maaşlarını yeterli bulmayıp gitme istekleri çok yanlış. Tam bilmiyorum ancak doktor maaşlarının 10-20 bin TL arasında değiştiği ifade ediliyor. Bu ülkenin yarısının asgari ücretle, büyük bir bölümünün de ona yakın en ücretle çalıştığını ve hatta asgarini altında geliri olan kişileri düşündüğümüzde, geçinemiyoruz demek son derece ayıp. Biraz lüks yaşamdan feragat ederseniz eğer gayet aldığınız maaşlar size yeterlidir ey yurt dışı sevdalısı hekimlerimiz. Bu sözümün muhatabı sadece ve sadece yurt dışı meraklısı olan hekimlerimizdir altını çizmek isterim.
Konunun ikinci boyutu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanatı. Giden gitsin demek de son derece yanlıştır. Devlet olarak göreviniz bu ülkenin yetişmiş beyinlerini ülkede tutmak ve onların bilgi ve tecrübelerinden en iyi şekilde istifade etmektir. Herkese biz gidin diyerek çözüm bulamayız. Yeni hekimlerin yolunu açmak, gençlere fırsat tanımak önemli. Ancak sağlık tesadüfe bırakılamayacak önemli bir konudur. Tecrübeli bir el ile genç el arasında çok fark var. Açık kalp ameliyatı, beyin ameliyatı gibi daha bir çok riskli ameliyatlar tecrübe ister. Bu nedenle sayın Erdoğan’ın yapması gereken, gidene atarlanmak değil, onarlı elde tutacak imkanları sunmaktır.