'BİZ BİR CAN KAYBETTİK AMA ANNEM KAÇ KİŞİYE CAN OLDU'
Annesinin başka bir bedende yaşadığını söyleyen Arzu Yiğit'in kızı Çiğdem Avcı, "Umarım annemin organları nakil olan insana büyük bir umut olmuştur. Biz bir can kaybettik ama annem kaç kişiye can oldu. Biz aslında geri durduk, vermek istemedik. Hatta ben 'Organları' denince fenalaşmışım. Ondan sonra büyüklerimiz, annemin arkadaşları dediler ki, 'Anneniz ne isterdi? Kendinizi onun yerine koyun da düşünün. Anneniz ne yapmak isterdi?' Benim annem organlarını vermek isterdi. Umut olmak isterdi. Biz kendimizi annemin yerine koyduk. Doğru olanı odur diye düşündük ve organlarını bağışladık. Annem şimdi rahat uyusun. Onun canı başka bir bedende. Belki biz görmüyoruz ama en azından annem yaşıyor. Kalbi başkasında atıyor. Böbreği başkasında çalışıyor. Annem yaşıyor" dedi.
AİLE BÜYÜKLERİ İKNA ETTİ
Ablasının hastalık sürecini anlatan Arzu Yiğit'in kız kardeşi Derya Yiğit, "Evde fenalaşmış. Ambulans çağırmışlar. Sonra da bana haber verdiler. Hastanede yarım saat, 45 dakika kadar sonra doktor çıkıp 'Beyindeki baloncuk patlamış. Normal hastanın yaşama şansı yüzde 15 ise sizin hastanızda yüzde 1 ya da 2' dedi. 3 gün boyunca uyutacaklarını ve bu 3 günün çok önemli olduğunu söylediler. Bize her şeye hazırlıklı olmamız söylendi. Cuma günü ilaçla uyandırmaya çalışmışlar. Fakat tepki vermemiş. Cumartesi günü bizi çağırıp ölüm haberini verdiler" diye konuştu.
Büyüklerinin tavsiyesiyle ablasının organlarını bağışlamaya karar verdiklerini söyleyen Derya Yiğit, "Pazar günü cenazeyi almaya gittiğimizde ayakta refleks olduğunu söylediler. Sonra, 'Organlarını bağışlayacak mısınız?' diye sordular. Biz önce geri durduk. Kıyamadık, 'Hayır' dedik. Ondan sonra büyükler 'Siz şimdi kıyamıyorsunuz ama o kaç kişiye umut olacak. Toprağa girdiğinde sonuçta çürüyecek. Bu şekilde kalbi birinde atar, böbreği birinde çalışır. Bir kişi 'Allah razı olsun' dese ona yeter' dediler. Onlar öyle deyince, biz de 'Tamam' dedik. Kalbini, böbreklerini ve karaciğerini bağışladık. Önceki gün kesin ölüm haberini aldık. Dün akşam organlarını aldılar. Bu sabah cenazeyi aldık, defnettik" diye konuştu.
'BAŞTAN İSTEMEDİM AMA ÇOK GÜZEL BİR ŞEY'
Organ bağışı ile ablasının başka kişilere umut olduğunu dile getiren Yiğit, şöyle konuştu:
"Aslında çok güzel bir şey. Kime gittiğini görseydim, ablamın kalbi birinde atıyor. Böbreği birinde çalışıyor. Bu bizim için çok güzel bir şey. Sonuçta onlar her nefes aldığında, ablama bir 'Allah razı olsun' dediğinde, ablam daha bir rahat olacak. Ablamı ben gördüm, çok güzeldi. Ablam o kadar rahat gitti ki, belki onlara verdiği candan dolayıdır. Belki onlara umut olmuştur. Baştan istemedim ama çok güzel bir şey. İnsan üzüntüyle düşünemiyor ama sonuçta o insanın ahiretteki yerini düşününce bence çok güzel bir şey. Bir insana umut olmak, canı tabii ki Rabbim veriyor ama biz de ona öncü olmuş oluyoruz. Kim bilir, kimin kalbinde atacak ablam. Onun kalbi attıkça biz de 'Bir yerlerde ablamın kalbi var' diyerek umutlanacağız."
DHAİHA
Annesinin başka bir bedende yaşadığını söyleyen Arzu Yiğit'in kızı Çiğdem Avcı, "Umarım annemin organları nakil olan insana büyük bir umut olmuştur. Biz bir can kaybettik ama annem kaç kişiye can oldu. Biz aslında geri durduk, vermek istemedik. Hatta ben 'Organları' denince fenalaşmışım. Ondan sonra büyüklerimiz, annemin arkadaşları dediler ki, 'Anneniz ne isterdi? Kendinizi onun yerine koyun da düşünün. Anneniz ne yapmak isterdi?' Benim annem organlarını vermek isterdi. Umut olmak isterdi. Biz kendimizi annemin yerine koyduk. Doğru olanı odur diye düşündük ve organlarını bağışladık. Annem şimdi rahat uyusun. Onun canı başka bir bedende. Belki biz görmüyoruz ama en azından annem yaşıyor. Kalbi başkasında atıyor. Böbreği başkasında çalışıyor. Annem yaşıyor" dedi.
AİLE BÜYÜKLERİ İKNA ETTİ
Ablasının hastalık sürecini anlatan Arzu Yiğit'in kız kardeşi Derya Yiğit, "Evde fenalaşmış. Ambulans çağırmışlar. Sonra da bana haber verdiler. Hastanede yarım saat, 45 dakika kadar sonra doktor çıkıp 'Beyindeki baloncuk patlamış. Normal hastanın yaşama şansı yüzde 15 ise sizin hastanızda yüzde 1 ya da 2' dedi. 3 gün boyunca uyutacaklarını ve bu 3 günün çok önemli olduğunu söylediler. Bize her şeye hazırlıklı olmamız söylendi. Cuma günü ilaçla uyandırmaya çalışmışlar. Fakat tepki vermemiş. Cumartesi günü bizi çağırıp ölüm haberini verdiler" diye konuştu.
Büyüklerinin tavsiyesiyle ablasının organlarını bağışlamaya karar verdiklerini söyleyen Derya Yiğit, "Pazar günü cenazeyi almaya gittiğimizde ayakta refleks olduğunu söylediler. Sonra, 'Organlarını bağışlayacak mısınız?' diye sordular. Biz önce geri durduk. Kıyamadık, 'Hayır' dedik. Ondan sonra büyükler 'Siz şimdi kıyamıyorsunuz ama o kaç kişiye umut olacak. Toprağa girdiğinde sonuçta çürüyecek. Bu şekilde kalbi birinde atar, böbreği birinde çalışır. Bir kişi 'Allah razı olsun' dese ona yeter' dediler. Onlar öyle deyince, biz de 'Tamam' dedik. Kalbini, böbreklerini ve karaciğerini bağışladık. Önceki gün kesin ölüm haberini aldık. Dün akşam organlarını aldılar. Bu sabah cenazeyi aldık, defnettik" diye konuştu.
'BAŞTAN İSTEMEDİM AMA ÇOK GÜZEL BİR ŞEY'
Organ bağışı ile ablasının başka kişilere umut olduğunu dile getiren Yiğit, şöyle konuştu:
"Aslında çok güzel bir şey. Kime gittiğini görseydim, ablamın kalbi birinde atıyor. Böbreği birinde çalışıyor. Bu bizim için çok güzel bir şey. Sonuçta onlar her nefes aldığında, ablama bir 'Allah razı olsun' dediğinde, ablam daha bir rahat olacak. Ablamı ben gördüm, çok güzeldi. Ablam o kadar rahat gitti ki, belki onlara verdiği candan dolayıdır. Belki onlara umut olmuştur. Baştan istemedim ama çok güzel bir şey. İnsan üzüntüyle düşünemiyor ama sonuçta o insanın ahiretteki yerini düşününce bence çok güzel bir şey. Bir insana umut olmak, canı tabii ki Rabbim veriyor ama biz de ona öncü olmuş oluyoruz. Kim bilir, kimin kalbinde atacak ablam. Onun kalbi attıkça biz de 'Bir yerlerde ablamın kalbi var' diyerek umutlanacağız."
DHAİHA