Aşıklık mirasının korunması ve yeni nesle takdimi meselesinde maalesef günümüz idarecileri ve müzik icracıları-taliplerinin yeterli özende olmadığı malumdur. Günümüzde bu mukaddes mirasın saf ve öze en yakın icracıları takdir ve istihdam edilmek bir yana dursun, günlük yaşam aktivitelerini dahi yerine getirecek destekten uzaktadır. Oysa ki, içinde bulunduğumuz yüzyıl ile geçmiş çağları buluşturup asırlar öncesinden günümüze değin büyüyen bu manevi tarlanın ağaçlarını onlar korudular. Tarihin en ıssız ve el değmemiş arazilerinde ellerindeki sazları ile bir atlı gibi koşturup bizlere ustalarından edindikleri sanat ve zanaati en masum ve yalın üslupla aktardılar. Her devrin hakikatlerini cesurca ve yılmadan haykırdılar. Diyar diyar gezip ötekinin kelamını berikine anlattılar. Yazılı veyahut sözlü tarihin en eşsiz efsaneleri, destanları, hikayeleri, sevdaları, gurbetlikleri onların dili ve sazı ile ölümden kurtuldu ve sonsuza yol aldı. İşte bu büyük müdevvenatın aşıklık kolundan yetişmiş bir büyük ustası Gebze’de yaşıyor. Aşık Bahattin Berk...
Kars ilinin Selim ilçesinden olan Bahattin ustam, Aşık Mevlüt İhsani ustanın çırağıdır. Mevlüt İhsani usta, sözü ile asırlara kılıç çekmiş bir usta idi. Genç yaşta kötü bir sebepten ötürü gırtlağında sorun oluştu. Ancak bu olumsuz durum onu şiir yazmaktan ve söylemekten alıkoymadı. Belki eskisi gibi duru sesi ile türkü söyleyemedi. Ancak zamanın diyalektiği kendisinde oluşan bu “eksikliği” çırağı Bahattin Usta’da mükemmel düzeye eriştirerek iki yarım gönlü tam eyledi.
Aşık Mevlüt İhsani’nin yanında 2 sene kalıp ondan saz ve sözü hakkı ile öğrenen Bahattin usta, her genç ömrün mutlak tapacağı aşk duygusuna esir düşüp köyündeki bir genç kıza sevdalandı. Ancak feleğin Bahattin usta için arzusu bu sevdanın yarım kalması yönündeydi. Belki kavuşamadı ancak sevmekten hiç usanmadı. Sonrasında evlendi, yuva kurdu, evlatları oldu. Anadolu’nun proleter insanlarının arasında sessiz sedasız işinde iyi bir inşaat ustası oldu. Bu işte hakikaten muktedirdi. Taş duvar örmede eşsiz bir ustalık sergiliyordu. Sanırım sözün ve sazın hassasiyet gerektiren dengesini taşa üflüyordu. Kars’tan İstanbul’a, İstanbul’dan da Kocaeli Gebzeye uzanan bir ömrü oldu. Ne İstanbul’a ne Kocaeli’ye ne de Kars’a sığmadı. Sözü her daim dilinde sazı her daim kucağında tuttu. Öyle ki İstanbul’da bulunduğu 80 li yıllarda şehrin dağınıklığına karşı kendi kendini uyaran bir şiiri dahi var...
Aldanma o kara göze
Tatlı dile Güler yüze
Seni götürürler saza
Haddini bil taşmadan
Bahattin der yapma yanlış
İstanbul’u karış karış
Ben alıştım sende alış
Doğru yoldan şaşmadan
İşte bu büyük usta ile benim yolculuğum kapı komşuluğu ve babamın evin bahçesine taş duvar örme niyeti ile kesişti. Küçükken sırtımda sazım ile kursa gitmek için her yola çıktığımda beni görür ‘iyi çal ha' diye tembih ederdi. Belki de kendi ömrü için ona sağlanılmayan olanaklara tatlı bir sitemdi bu. Yine de kelamın olanakları içinde ömrünün potansiyelini zorlayarak müthiş eserler ortaya çıkarmıştı. Aşık Bahattin Berk ustam Kocaeli’nin Gebze ilçesinde Mevlana mahallesinde hayli düşük bir emekli maaşı kiralık bir evde eşi ile birlikte sazını çalıp türküsünü söyleyerek onuru ile yaşıyor. Taş üstüne kum dahi koymadan midesini doldurmak için ömur kredisini tüketenlere inat...
Deli gönül sana nasihatim var
Aldanıp nefsine uyucu olma
Bir gün evin barkın olur tarumar
Mazlumun canına kıyıcı olma
Hakikat yolundan kesilmez umut
Kem kudret güdersen o anda unut
Elin kanda olsa sözlerini tut
Söz verip sözünden cayıcı olma
Hak niye yarattı bu şirin canı
Boşuna harcama elde imkanı
Birgün ahirette tutar yakanı
Sakın kul hakkını yiyici olma
Bahattin der kurtar sen bu günahtan
Sen bilirsin sende ki olan hatan
Her ne ister isen işte Allahtan
Menfaate boyun eyici olma...
Aşık Bahattin Berk
Youtube’da yorumladığınız türkü de ayrı güzel olmuş. Elinize dilinize sağlık.