Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası hızlanan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği bu zamana kadar Türkiye’nin vetosuyla karşılaşmıştı. Rusya, bu iki ülkede NATO üslerinin olmasını kendisine tehdit olarak görüyor ve karşı çıkıyordu. Türkiye ise bu iki ülkenin Terör Örgütü PKK’ya verdiği açık destekten dolayı NATO içerisinde yer almasına karşıydı. Türkiye tezlerinde haklıydı, Rusya da kendine NATO ile komşuluğu tehdit olarak gördüğü için kendi tezlerinde haklıydı. Ukrayna’nın bu hale gelmesinin sebebi de bu değil miydi zaten…
Türkiye ilk günden beri veto verdiği bu iki ülkeye birden bire yeşil ışık yaktı ve karşılıklı mutabakat metni imzalandı. Peki Türkiye masada ne kazandı, ne kaybetti? Hemen birileri zafer kazanmış komutan edasıyla yine “Çok yaşa Reis” sloganları atarken, yahu ne kazandık sorusuna ise verecek cevap yok. Onlara göre Erdoğan İsveç ve Finlandiya’ya karşı çıktığında da “Çok yaşa Reis”, izin verilince de “Çok yaşa Reis”…Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…
Bu iki ülkenin NATO’ya üyeliği ABD için çok önemli. Peki ya NATO’nun en büyük silahlı ikinci gücü Türkiye’nin hiç mi önemi yoktu? Türkiye, bu iki kuzey ülkesi kadar önemi olmayan bir ülke mi? Türkiye haklı olan tezlerini sözde müttefik ABD’ye kabul ettiremiyorsa, dış politikada ne gücünden bahsediyoruz.
Bu iki ülke aslında sıradan yerlerdir. Dünya siyasetinde etkinliği olan, askeri gücü bulunan,
üstün teknolojiye sahip ülkeler değildir. Kuzey ülkeleri sonuçta, iklimi bile verimsiz yerlerdir. Ancak ABD için bu iki ülke önemli. Önemli, çünkü NATO aracılığıyla oralara üs kurup, Rusya’yı tehdit ve taciz edecekler. Rusya da, kuzey sınırlarında, Baltık bölgesinde NATO oluşumuna izin vermek istemiyor. Bu iki ülkenin açıkçası bizimle bir alakaları yok, ancak her daim terör yatağı olmuşlardır. Elimiz güçlüyken bu kozu iyi kullanmamız gerekirdi ve ne yazık ki yapamadık.
Teröre her zaman açık destek veren bu iki ülke NATO’ya üye olarak, o şemsiyenin altına girmeyi kazandılar. Peki ya bunlara izin veren Türkiye ne kazandı? Sözde terörle mücadelede Türkiye ile birlikte hareket edip, suçluları iade edeceklermiş. Sevsinler sizin anlaşmanızı…NATO içerisinde yer alan ABD, Yunanistan, Almanya gibi ülkeler yıllarca PKK’ya, FETO’ya, YPG’ye destek çıkmadılar mı? Yıllarca bu örgütlere, silah, lojistik, para, sığınma desteği sağlamadılar mı? Uzun yılarlın NATO müttefikleri bunu yaparken, siz hangi zaferden söz edip, İsveç-Finlandiya’nın Türkiye ile iş birliği yapacağına inanıyorsunuz.
Yahu aylarca karşı çıkmadık mı bu iki ülkeye? 2 saate nasıl ikna olduk…Demek ki önceden bu mutabakata varılmış, laf-ı siyaset yapılmış bu zamana kadar. Biz ne zaman masada kazanmayı öğreneceğiz yahu? Gerçi biz değil miydik, bir önceki NATO Genel Sekreteri Rasmussen’e günlerce karşı çıkıp, sonra izin veren…Dış Politikada bir omurgamız olmazsa eğer biz daha çok geri vitese takarız.
Kimse çıkıp zafer çığlıkları atmasın, kimse zafer paylaşımları yapmasın, kimse zafer yazıları yazmasın. Türkiye haklı olduğu bir davada bir kez daha masa başında kaybetmiştir. Üstelik imzaların atıldığı masa bile Türkiye’nin ne kadar önemsiz olduğunun göstergesiydi. Böylesine önemli addedilen bir konuda 4 kişi bir masaya sıkıştırılarak imzalar atılıyor ve o masa bir öğrencinin çalışma masasından daha küçük. İşte budur bize verilen önemin göstergesi. Ne diyeyim bizim tarihimizde hep masada kaybeden Baltacı Mehmet Paşalarımız hiç bitmiyor ve bitmeyecek de…