23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı geride. 23 Nisan’dan geriye, yine her sene olduğu gibi bi dolu eğlence kaldı. Peki 23 Nisan’ı gerçekten temsil ettiği anlamıyla kutlayabildik mi? Ne yazık ki, biz 23 Nisan’ı uzun yıllardır içerisinde barındırdığı o güçlü manayla bir türlü kutlayamıyoruz.
Evet dünyada çocuklara armağan tek edilen 23 Nisan…Peki 23 Nisan’ı dar kalıplara sığdırarak bir çocuk bayramı olarak görmek ne kadar doğru? Ben 23 Nisan’ın Çocuk bayramı olarak kutlanmasına karşı değilim, ancak 23 Nisan’da asıl vurgusu yapılması gereken TBMM’nin açılması ve Ulusal Egemenlik anlayışı olmalı benim gözümde. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti ve TBMM bu günlere kolay gelmedi.
İşgal altındaki Anadolu coğrafyasını hürriyete kavuşturmak, bağımsızlık ateşini yakmak için Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının başlattığı milli mücadelenin resmi temsil organıydı TBMM. Erzurum, Amasya, Sivas kongrelerinde temelleri atılan TBMM’nin temsilcileri yani vekillerimiz aslında Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin birleşmesiyle oluşan ve ulusal egemenliği hakim kılmak isteyen atalarımızdı. O meclis de gazi Mustafa Kemal’in yanı sıra İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, İsmail Gaspralı gibi Milli Mücadele’nin sembol ve kahraman askerleri de vardı.
Dönemin Osmanlı Mebusan Meclisi de işgalin karşısındaydı, ancak özellikle İttihat terakki olmak üzere bu yapı içerisinde fikir birliği yoktu. Kimsi bağımsızlık, kimisi manda düşüncesinde olduğu için sağlanamayan birlik, bağımsızlık ruhuyla TBMM’de sağlandığı için Milli Mücadele’nin en yetkili karar organı TBMM olmuştu.
Kaç kişi 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’nin asıl açılış tarihinin 22 Nisan 1920 Perşembe günü olduğunu biliyor. Bir çoğumuz bilmez. Çünkü Gazi Mustafa Kemal’in burada bir günlük erteleme yapmasının sebebi TBMM’yi Cuma günü dualarla açma düşüncesiydi. Nitekim Meclis ruhunda bağımsızlık ateşi yanan vatanseverlerin, elleri duaları anaların katılımıyla 23 Nisan 1920 Cuma günü faaliyetlerine başlamıştı. Peki kaç kişi o gün yapılan Meclis Başkanlığı oylamasında gazi Mustafa kemal’in sadece bir oy farkla başkan seçildiğini bilir? Evet bir çoğumuz bilmez. Gazi Mustafa Kemal yalnızca bir oy farkla TBMM Başkanı seçilmiş ve tarihin akışı değişmişti. Peki eski bir İttihatçı olan Gazi Mustafa Kemal’in, daha önceki yıllarda yapılan İttihat ve Terakki Cemiyeti Başkanlık seçimlerini yalnızca 1 oy farkla kaybettiğini kaç kişi bilir?
İşte bunlar tarihin dönüm noktalarıdır ve bu ülkede yaşayan herkesin bilmesi gereken konulardır. 23 Nisan sadece Çocuk Bayramı’na indirgenerek kutlanmamalı. 23 Nisan 1921’den itibaren aslında Hakimiyet Bayramı olarak kutlanmıştı. 1927’de Çocuk Esirgeme Kurumu Çocuk Bayramı adıyla bir özel gün düzenlemiş ve Gazi Mustafa Kemal de bu kutlamaya öncülük etmiştir. 10935 yılında çıkarılan yasayla bu iki özel gün aslında birleştirilerek kutlanmıştır. Peki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı adıyla, yani bugünkü formatıyla ne zaman kutlanmaya başlanmıştır? İşte bu sorunun cevabı olarak da karşımıza 1980 darbesi sonrası Kenan Evren’in çıkardığı yasayı görürüz.
Bugün 23 Nisan denilince, ilk akla gelen siyasetiler, Belediye Başkanları, kamudaki mülki Amirlerin birkaç dakikalığına çocuklara koltuğunu vermesi akılarla geliyor. Çocuk, o koltuğa oturunca mı ileride büyük adam olacağını sanıyoruz? Elma şekeriyle bir çocuğu kandırmaktan bunun farkı ne? Kaçımız çocukken o koltuklara oturabildik ve kaçımız o koltuklara oturduktan sonra devleti yöneten isimler olabildik? Ya da bu çocuklara nasıl bir gelecek hazırladık?
Çocuk Bayramı’na indirgediğimiz 23 Nisan’ı halaylar, horonlar, yarışmalar, şiirler, şarkılar, konserler, yani kısacası eğlenceyle tamamladık. Peki kaç çocuğumuzun aklında Ulusal Egemenlik, Kurtuluş’a ve bağımsızlığa giden yol kalabildi? Ya da hangi kurumumuz TBMM’nin verdiği mücadeleyi hakkıyla aktarabildik?
Başta da dediğim gibi ben 23 Nisan’ın Çocuk bayramı olarak kutlanmasına karşı değilim, ancak 23 Nisan’ı sadece buna indirgememeli, TBMM’nin verdiği Bağımsızlık mücadelesini göz önünde bulundurarak Ulusal Egemenlik düşüncesini de nesillere aktarmalıyız. Ben bunu yazdım diye peki 23 Nisan’ın gelecekte ki formatında değişim olacak mı? Hayır olmayacak, ama ben en azından tarihe karşı sorumluluğumu yerine getirmenin huzuru içinde olacağım.