Harb-İş’in sesini duymalısınız
İsmet Çiğit
Türkiye’nin gündeminde 600 bin kamu işçisinin toplu sözleşme pazarlığı var.
Kamu işçilerinin toplu sözleşmesi bu yılın başında sona ermişti. 1 Ocak’tan geçerli olacak yeni sözleşme için aylardır sözde pazarlık sürüyor. Ama devlet, yani hükümet aylardır kamu işçileri ile adeta alay ediyor, onlara hakaret ediyor.
Devletle toplu sözleşme pazarlığına oturan kamu işçilerinin önemli bölümü Harb-İş üyesi işçiler. Tersane’de, askeri teçhizat, silah üreten devlet kurumlarında göre yapıyorlar.
Bunlar, Türkiye’nin, Türkiye’yi yönetenlerin övündüğü en modern silahları, denizaltıları üretiyorlar. Ama son yıllarda ücretleri eridi. Hepsi geçim sıkıntısı yaşıyor, evlatlarının karnını doyurmakta, onların iyi eğitim almasını sağlamakta zorlanıyorlar.
İşçi adına toplu sözleşme masasına oturan Türk-İş ilk altı ay için yüzde 50 civarında zam talep etti. Bu enflasyonist koşullarda uçuk bir talep değildi. Ama hükümet tarafı yüzde 15’ten kapı açtı, teklifini daha sonra alay eder gibi güncelleştirdi, yüzde 16, yüzde 17 falan yaptı.
Bu sektörde çalışanların grev hakkı da yok. Sendika grev ilan etse, herkes biliyor ki yasaklanacak.
Ama herkesin bilmesi gerekir... Artık Tersane işçisi ipleri kopartmış. Hakkını almak istiyor. Siz hakkını vermezseniz, grev hakkını da engellerseniz, o insanları eskisi gibi çalıştıramazsınız.
Gölcük Tersanesi işçileri önceki gün İzmit’te seslerini duyurdu. Yüzlerce işçi AKP İl Binası önünde toplandı, “Hükümet istifa” sloganları attı.
Ben, Tersane işçisini biraz tanıdığımı zannediyorum. Rahmetli büyük dayım Fevzi Uzuner, 1970’li yıllarda Harb-İş şube başkanıydı.
Sonraki yıllarda Harb-İş’in efsane şube Başkanı İzzet Çetin’le, tuttuğunu kopartan sendikacı Bekir Yurdagül ile yakın dostluklarım oldu. Bir dönem Harb-İş üyesi Tersane işçileri Gölcük’te D-130 karayolunu kapatıp günlerce eylem yaptı, Mesut Yılmaz hükümetini seçime zorladı.
Günümüzde işçiye bu şekilde önderlik yapacak sendikacılar yok belki. Türk-İş Genel başkanı bile zaman zaman sanki sert çıkıyormuş gibi yapıyor ama, herkes işçiden çok işverene yakın olduğunu biliyor. İşçi hem gariban, hem sahipsiz hissediyor.
Çalışıyor, üretiyor, ülkeye kazandırıyor. Ama hakkını alamıyor, ailesini geçindiremiyor.
Ülkeyi yönetenlerin bu gerçekleri dikkate almaları gerekiyor.
Emekliye yok, memura yok, asgari ücretliye yok...
İyi de bu ülkenin bütün kaynaklarını hep aynı insanlar, hep aynı azınlık mı tüketecek...
Tersane işçisi ciddi işçidir. Tersane işçisi hakiki emekçidir... Haklı taleplerini yok sayamazsınız.
Hükümetin 600 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşmeyi bir an önce, makul ücret artışları sağlayarak bağışlaması gerekir. Bu, ülkenin huzuru ve güvenliği açısından da önemli bir konu haline gelmiştir.
Aslında hükümet toplu sözleşme pazarlıklarına karışmazsa, taraf olmazsa sorunlar çözülebiliyor...
Bakın Gebze’de kurulu DYO fabrikasında 44 gün grev devam etti. İşveren işçinin istediği ücreti vermemekte direndi. İşçi greve çıktı. Greve müdahale edilmedi. Sonunda işveren ücretlere yüzde 93 zam verdi ve grev sona erdi.
Türkiye’deki toplu sözleşme pazarlıklarının bu şekilde dışarıdan müdahale olmadan ve ülkenin yaşadığı ciddi ekonomik sıkıntılar göz önünde bulundurularak çözülmelidir.
Yeni sözleşmesinin DYP işçisine hayırlı olmasını diliyorum.
Tersane işçilerinin ve bütün kamu işçilerinin taleplerinin bir an önce kabul görmesini diliyorum.