Son zamanlarda ülkemizde kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biri üniversitelerdeki akademik ilanlar. Neredeyse her gün ( cumartesi-Pazar hariç ) bir veya birden çok üniversitenin akademik personel alım ilanı yayınlanır. Önceden basın ilan kurumu aracılığıyla ulusal basında çıkardı ilanlar ve beklentisi olanlar tırım tırım gazete ararlardı. Daha sonra bana göre çok iyi bir karar alındı ve resmi gazetede yayınlanmaya başladı.
Ama en kolay takip bazı internet sitelerinden oluyor. Bu siteler genellikle kamuyla ilgili haber veren siteler. Bende de artık alışkanlık haline geldi , her sabah ilk işim bu sitelere bakıp hangi üniversite ilan vermiş, kaç kişilik ilan verilmiş, ilanların akademik seviyeleri neler onlara bakmak oluyor. İlanları analiz etmeye çalışıyorum. İçeriden yükselmemi, ilk kadroya alınmamı, nakil olan biri için mi ilan verilmiş anlamaya çalışıyorum.
Akademik camianın içinde olanlar genellikle ilanı gördüklerinde az veya çok ne olduğunu anlarlar, bilirler. Sorun burada üniversitenin dışındaki insanların nasıl algıladığıdır. Üniversite yönetimleri en çok “kişiye özel ilan, adamlarını alıyorlar, akrabalarını işe sokuyor yani nepotizm var, torpilliler giriyor, hak etmeyeni aldılar vs. gibi” eleştiriliyor. Hatta birçok yönetici ( rektör, dekan, müdür, bölüm başkanı, genel sekreter ) böyle davranıyor diye suçlanıyor. Tabi doğru olanlar çıkıyor arada bir ki bunlar basına da yansıyor.
Bunun sonucunda görevden almalar, uzaklaştırmalar, ilanın iptali, ilan düzeltmesi gibi uygulamalar, idari tasarruflar oluyor.
En son bir üniversitenin rektörü bilindiği üzere YÖK Başkanlığı tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Ancak yanlış anlaşılmasın ben bu yazıda yapılan hataları savunacak, kol kırılır yen içinde kalır demeyeceğim. Esas anlatmak istediğim akademik personel alım ilanlarına bir düzenleme gelmesi ve toplumun bu konuda aydınlatılması. Öncelikle akademik ilanlarla ilgili şunlar iyi bilinmeli ;
1.Her akademik personel ilanı sıfırdan yani ilk kez kamu görevine eleman almak için değildir,
2.İlanlar aslında üç çeşittir ama hiçbir ilanda bunlar yazılmaz ve belirtilmez,
a. Yeni işe alınacaklar için akademik personel alım ilanı. Yani daha önce hiç üniversitede bulunmamış, yeni mezun olmuş veya özel sektörde çalışmış ya da hiç çalışmamış, üniversitede idari kadroda çalışırken yüksek lisans-doktora yapmış kişilere yönelik ilanlar. Bunlar genellikle araştırma görevlisi, öğretim görevlisi ilanlarıdır ve ilanlarda da öğretim elemanı olarak verilir. Doktor Öğretim Üyesi ( Yrd.Doç. ), Doçent ve Profesör ilanları Öğretim Üyesi olarak verilir.
b. Üniversitede zaten akademik personel olarak çalışan ( Ar.Gör, Dr.Öğ.Grv., Dr.Öğ Üyesi, Doç. ) kişilerin yükselme yani terfi etme ilanları. Zaten çıkan ilanların büyük çoğunluğu bu kesim içindir ve onun için kişiye özel ilan gibi görülür. Bu da çok normaldir. Çünkü bu akademik personel yıllardır o üniversitede görev yapmakta, akademik çalışmalarını yükselme koşullarını sağlamak için gerçekleştirmektedir. İlana o kişinin yaptığı çalışmaları yazmaktan daha doğal ne olabilir ? Çünkü o ilandaki boş kadrolar içerideki yükselecek kişiler içindir.
c. Nakil ilanları. Genellikle bütün kamu kurumlarında bir ilden başka bir ile veya ilçeye , bir bölgeden başka bir bölgeye tayin olma uygulaması vardır ama üniversitede belki çok zor da olsa idari kadrodaki personelin böyle bir imkanı vardır.
Akademik personelin ise üniversite değiştirmesi, il veya bölge değiştirmesi çok zordur ve her defasında yeniden işe başlamak gibidir. Bırakın üniversite değiştirmeyi kendi üniversitesinde bir birimden başka bir birime bile gidemezsiniz. Yani isteseniz de , ihtiyacınız olsa da yer değiştirmeniz çok zordur. Gitmenin yolu yine ilandan geçer.
Diyelim ki başka bir şehirdeki üniversiteye geçmek istiyorsunuz. Öncelikle oradaki yöneticilerin bunu istemesi ve sizin için kadro ilanı çıkarması gerekir. Siz de dosyanızı hazırlar o üniversitenin sizin için açtığı kadroya müracaat edersiniz.
Sanki sıfırdan işe giriyor gibi jüri oluşturulur, dosyanız incelenir, kadroya uygun olup olmadığınız oylanır, raporlar yazılır ve şayet kararlar uygunsa atamanız yapılır. Atama kararı bile yönetim kurulundan çıkar. Bulunduğunuz üniversiteden ilişik keser ve yeni üniversitede göreve başlarsınız. Dolayısıyla bu ilan aslında nakil-tayin ilanıdır, tabi ki belirli bir kişi için çıkmıştır.
Yazının başında dediğim gibi üniversiteler kendisini sürekli tartıştırıyor ve toplum nezdinde imajını bozuyor. Örneğin hiç emniyet teşkilatındaki terfilerin kişiye özel terfiler yapılıyor diye tartışıldığını, askerlerin terfilerinde ve tayinlerinde ilan verildiğini, ilanla defterdar arandığını, milli eğitim bakanlığında, adalet bakanlığında, ulaştırma bakanlığında , iç işleri bakanlığında yapılan yükselme, nakil, görev değişikliği gibi durumların ilan edildiğini gördünüz mü? Örneğin şu ilimizin şu ilçesi kaymakamlığına kaymakam alınacaktır, şartları şunlardır, şu tarihe kadar başvurulabilir diye duydunuz mu? Süresi dolanlar, sicili iyi olanlar, emsallerinin önüne geçenler uygun görülen yerlere atanır, atandıkları kendilerine tebliğ edilir ve o kişilerde gider yeni görev yerlerine katılır. Şunu diyebilirsiniz, liyakat göz önüne alınmıyor, kayırma oluyor. Bununda önüne geçmek kolay, inisiyatifi kaldırırsınız, objektif koşulları sıralarsınız. Bu koşullara uyanları yükseltir veya atamasını yaparsınız.
Bakın akademik personel dışında kamu’da ( yeni işe başlamalar hariç ki diğer kurumlarda yeni eleman alımlarını ilanla duyuruyorlar ve duyurmak zorundalar ) yükselme-terfi-nakil atamaları için ilan verilmiyor ve her kurum kendi sistemi içinde gereken uygulamayı yapıyor, dolayısıyla kimse tartışmıyor, suçlanmıyor, zan altında kalmıyor. Yerel basın bile bu hataya düşüyor.
Örneğin Kocaeli Üniversitesinin bir akademik personel ilanı çıktığında yerel gazetelerde hemen başlık atılıyor “ Kocaeli Üniversitesi 30 personel alıyor” diye. Bu haberi okuyan vatandaşlarda gerçekten öyle sanıyor. Yok kardeşim 30 kişi filan alınmıyor , o ilanda dışarıdan belki iki, belki üç kişi veya bazen hiç kişi alınıyor. Çünkü bu ilan üniversitenin kendi içindeki yükselme sırası gelen kişilere çıkmış bir ilan.
Peki ne yapmalı, bu işler nasıl olmalı. Bir defa şayet bu işler böyle devam edecekse ( ki bence hemen YÖK Başkanlığınca el atılmalı ve değiştirilmeli daha uygun bir yöntem bulunmalı ) ilanların başına ne ilanı olduğu belirtilmeli ki bu ilanı okuyan vatandaş ne olduğunu bilsin, ilanın kendisini ilgilendirmediğini anlasın ve boş yere umutlanmasın. İkincisi akademik yükselmeler için ilan kaldırılsın. O kişinin bulunduğu birimdeki yöneticiler ( dekan –müdür-bölüm başkanı-ana bilim dalı başkanı-program başkanı ) kişi gerekli koşulları sağladıysa, kişilik olarak olgunlaştıysa, gerekli deneyime ulaştıysa başka hiçbir şeye gerek olmadan hangi kadro ise ona verilsin.
Üçüncüsü, üniversiteler arasında geçişler daha kolay olsun ve bu günkü prosedürler ya kaldırılsın ya da yumuşatılsın.
En başta ilan konusu yeniden düzenlensin. Hatta yeni kurulan üniversitelere YÖK aracılığıyla akademik personel belli süreler için görevlendirilsin yani tayin edilsin. Hani bayrağın dalgalandığı her yer bizim vatanımızdı? İstanbul’daki, İzmir’deki, Kocaeli’deki, Ankara’daki akademik personel de Muş’u, Bingöl’ü, Ağrı’yı, Mardin’i, Sinop’u, Kırşehir’i, Burdur’u, Artvin’i, Erzurum’u görsün. Oralardaki arkadaşlarda aynı şekilde İzmir’i, İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i görsün.
Öyle kişiler var ki ve maalesef çoğunluktalar, araştırma görevlisi olarak bir fakülteye girmiş aradan 35 yıl geçmiş bırakın şehir değiştirmeyi odasını değiştirmemiş, aynı koridordan dışarı çıkmamış.
Ne ülkeden haberi var, ne bu toplumun gerçeklerinden, ne yokluk bilir, ne yoksulluk. Cam fanus içinde geçen bir ömür. Ömrü orada geçtiği içinde orayı babasının malı zanneden bir ruh haline de sahip!!
Sözün özü akademik personel ilanı, yükselme ve yer değiştirme konusu sorunlu bir konu, buna el atılmalı ve hem üniversitelerin ihtiyacı, hem ülkenin koşulları dikkate alınarak çözüm yolları aranmalı.
YÖK son dönemde radikal kararlar alarak birçok eskimiş anlayışı, uygulamayı daha doğrusu 12 Eylül zihniyeti ürünleri ya ortadan kaldırdı ya da duruma-akla-mantığa uygun hale getirdi. Yani iyi işler yapıldı.
Bu konularında şayet ele alınır ve üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılırsa kolaylıkla çözülebileceğini düşünüyor ve inanıyorum.
Toplumdaki olumsuz imajı ortadan kaldırmak, yöneticileri zan altında bırakmamak için de yapılmasının elzem olduğunu görüyorum.
Pandemi sürecini de YÖK Başkanlığının bu güne kadar çok iyi yürüttüğünü düşünüyorum, umarım bundan sonra da aynı yaklaşımla ne bir öğrencimizin ne de bir personelimizin hayatını riske atmadan mantıklı kararlar alınacağını ve alınması gerektiği kanaatini taşıyorum.
Hoşçakalın.
KESİNLİKLE DOĞRU TESPİTLER HALKIN GÜVENİNİ ÇALIŞANLARIN BEKLENTİLERİNİ BOŞA ÇIKARMAMAK İÇŞN GEREKLİ DÜZENLEMELER ACİLEN YAPILMALI HOCAM KALEMİN SAĞLIK TEBRİKLER