Gebze’de iki yıldır hayalini kurduğum bir organizasyondu, Halk Koşusu ve Maraton.
Pandemi sürecinde bile belli standartlar uygulansa da koşular serbestti, o dönemde hazırladığımız dosyayı dostumuz olduğu için o dönemin Meclis Üyesi, şimdinin Belediye Başkanı Mehmet Dinç ile paylaşmış, büyük destek ve taktir almıştık.
Olgunlaştırdığımız çalışmamızı o dönemin Özel Kalemi, şimdinin Belediye Başkan Yardımcısı Dursun Ali Arslan beye sunmuştuk.
Koşu işi ciddi iştir, özenmek, emek vermek gerekir.
Dünya’nın kabul ettiği ve önemsediği bir etkinlik, bir kültürdür.
Bir çok şehir, bir çok Ülke adını maratonlarla, etkin koşularla doyurmakta.
Koşmak diye bir gelenek vardır.
Çayırova ve Darıca maratonlarla birlikte koşularda düzenledi, çok ta ciddi etki uyandırdılar, ancak her iki İlçemizde de büyük bütçeler, savrulan paralar, yeni başkanları maratonlara, koşulara küstürdü.
Oysa öyle büyük bütçeler gerektirmeyen, sevmek, emek vermek ve çalışmakla yapılan organizasyonlardır ve kente katkısı büyüktür.
Koşmanın, halk koşularının, maratonların önemini ve değerini bilen birisi olarak, Gebze’nin bu organizasyonları yapmasını hep hayal eden, destekleyen, düzenlenen etkinliği duyduğunda mutlu olmuş birisi olarak Gebze’nin ilk adımını, ilk halk koşusunu eleştirmek en çok beni üzüyor.
Biraz rahatsız olduğu için koşuya katılamayan oğlumla birlikte erkenden koşunun start alacağı alana gittik, alanda curcuna, heyecan, koşuşturma, izdiham beklerken, küçük gruplar gördük, ‘dağınıktır, insanlar sağda solda takılıyordur’ diye düşündük, koşunun start alacağı ana kadar heyecanla büyük kalabalıkları bekledik.
Anons yapılıp, toplanmaya başlanınca ilk hayal kırıklığını yaşadık.
3 Bin kişinin gelmesi beklenen, madalya ve tişört sayısının öyle basılıp, hazırlık yapıldığı etkinlikte, 300 kişi yoktu, ve de halk koşusu ile gençlik koşusu ayrımı vardı, iki ayrı kategoride olacaktı, gençler koşacakken, araya halk da karıştı, çünkü halk yoktu.
Bu koşularda olabilir bir durumdu ama bu kadarını kimse beklemezdi açıkçası.
Bu tabloyu görünce olayı irdeliyoruz, ne doğru dürüst tanıtım yapılmış, ne çalışılmış ne de organize olunmuş.
Çünkü, aynı saatte Gebze Alaettin Kurt Stadı hınca hınç insan doluydu.
Gebze, ilk kez bir halk koşusu düzenliyor, büyük organizasyon, yollar kapatılmış, yüzlerce zabıta görev yapıyor, heyecan var, bundan önemli etkinlik mi olur?
O saatte tüm yoğunluğu yığacaksın koşuya, binler önce koşacak, sonra da diğer etkinlikler yapılırdı.
Bunu da geçtik, hadi hiç koşmadınız, hadi hiç böylesi organizasyonda bulunmadınız, hadi koşmakla ilgili bilginiz yok, yahu böylesi önemli bir etkinlik yaparken, hiç mi bilen birine sormazsınız, allah aşkına o start yeri nasıl bir tercihtir.
İlk başta katılımın az olmasına üzülmüştüm, start alanını görünce ‘iyi ki az kişi katılmış’ dedim.
Alllah muhafaza kalabalık olsa, o start yerinde çok büyük kazalar olurdu, birkaç kişi ezilme tehlikesi geçirdi, ambulanslık, hastanelik oldu ama büyük katılım olsa izdiham yaşanır, Türkiye’ye gündem olurduk, hepsini geçtim, çok sayıda kişi yaralanırdı.
Ben Gebze’nin ilk koşusunu, maratonların yolunu açacak ilk etkinliği hiç böyle hayal etmemiştim, büyük üzüntü ve hayal kırıklığı yaşadım.
Ancak, bu moral bozmamalı, geri adım attırmamalı, Gebze’nin tarihini ve turizmini önemseyen, bu uğurda önemli çalışmalara imza atan Sayın Zinnur Büyükgöz, koşuların, maratonların sizin bu çalışmalarınıza katkısı çok büyük olur.
Bu ilk koşuyu saymayalım, bunu koşu olarak görmeyelim, çünkü koşu dediğimiz şey bu değil.
Bu rezilliklere imza atanlar mutlaka hesap vermeli, derslerini almalı ve Gebze, kentimize yakışır koşu etkinliklerine, maratonlara imza atmalı.