Milli Bayramlar, Dini Bayramlar, sportif başarılar-başarısızlıklar, siyaset-ticaret, hukuk, verilen-verilmeyen cezalar, son dönemde hayatın hemen her alanında, bir gerilim, çıkar odaklı, çok büyük kavgalar yaşanmakta.
Yarın belki hiç anımsanmayacak, meseleler yüzünden büyük acılar çekilmekte, şiraze kaymakta..
Bugün savunduklarının gelecekte belki de tam aksini savunacaklar, düşüncesizce saldırmakta, gerilimler yaratmakta.
Hiçbir durumdan, insanlığın yaşadıklarından, insan olarak kendimizin yaşadıklarımızdan ders almıyoruz, çabuk unutuyor ve hiç ölmeyecek gibi fütursuzca tükeniyor, tüketiyor, kırıyor, kırılıyoruz.
Oysa ölüm var, ölüm….
Hem de öyle uzaklarda, planlandığı gibi 80 yaş sonrasında, bilimin ilerlemesi ile 90’lı yaşlarda değil, hemen yanımız başımızda çok yakınımızda, ölüm..
Ender Kuyu 38 yaşında, iki çocuk babası, Çayırova da yaşıyordu.
İnşaat işlerinden anlayan, çocuklarının rızkını çıkartmak için emek gücü ile çalışan, işinde de ehil bir isimdi.
Sıradan bir iş günü inşaatta güne başladı, çok değil 3 metre yüksekte ki inşaatta bir ara mola verdi, mermerin üstüne oturdu, sırtı dönüktü, ölümün kol gezdiğinden, sıranın kendisine geldiğinden habersizdi.
Oturduğu mermer kırıldı, 3 metreden yere düştü, çalışma arkadaşlarının gözü önünde, panik havası, telaş, korku…
Tüm müdahaleler yetersiz kaldı, kurtarılamadı, öldü…
Hangimizin çok uzağında, hangimizin birkaç gün daha, bir hafta-on gün, birkaç yıl daha garantimiz var…
Hayatta ki tek değişmeyen hakikat ölümse şayet, bu kadar hırs, bu kadar saldırganlık, bu denli acımasız olmak niye?
19 Mayıs, bir Ulusun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurudur, var oluş mücadelesinin başlangıç tarihidir, 19 Mayıs’ı bile ulusça kutlayıp, bir arada olmayı, sarılmayı beceremedik, beceremiyoruz.
Hemen her alanda, bir gerilim, kişisel çıkarların tetiklediği bir kavga söz konusu, tahammül sınırlarını yitirdik.
Evet, ekonomi son derece kötü gitmekte, hemen her kesin sıkıntıları var, evet eskisinden kötü durumdayız ve daha kötü günler bizleri beklemekte..
Tüm bunlar ve daha fazlası, haksızlık yapmaya, kırıp-dökmeye, kavgaya neden olmamalı.
Tam aksine zor zamanlar da daha çok anlayış göstermeli, daha özenli olmalı, daha çok sevmeliyiz, çünkü böylesi zamanlar da birbirimize daha çok ihtiyacımız var, böylesi zamanlar da hoşgörü ve destek çok daha kıymetli.
İyilikte yarışmak, hoşgörü de birleşmek, sevgi ve iyilik tohumları ekmek, arkamızda bırakacağımız en önemli miras olacaktır.
Hiç öyle farklı heveslere kapılmamak, ve asla unutmamak gerekir ki, her şeyi bir gün gerimizde bırakacağız.
Çünkü, ölüm var ve sizin sandığınız gibi çok uzakta değil.