Anneler günü geleneğinin, Antik Yunanlıların Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başladığı biliniyor.
ABD'de Anna Jarvis'in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü, 1914 yılında Kongrenin onayıyla Amerika çapında genişlemiş ve zamanla tüm dünyaya yayılmıştı.
Çünkü Jarvis annesinin vefatının ardından yaşadığı acıyı atlatamamış, annesinin yerini hiçbir şeyle dolduramamıştı.
Her sene annesinin ölüm yıldönümü geldiğinde eşsiz bir acı duymuş ve bunu etrafındakilere de yansıtmıştı.
Yine annesinin bir ölüm yıldönümünde yani Mayıs Ayı’nın ikinci Pazar günü, etrafındaki herkesi bir araya getirerek "Bu günün anneler günü olmasını çok istiyorum ve Anneler Günü adıyla her yıl kutlanmasını kabul eder misiniz?" diye sormuş, bu düşüncesi herkes tarafından kabul görmüş ve bu nedenle artık her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü anneler günü olarak kutlanmaya başlamıştı.
O günlerden bu günlere değin Anneler Günü kutlanıyor.
Türkiye'de Anneler Günü ise ilk kez 9 Mayıs 1955'te kutlandı.
Yani 67 yıllık bir gelenek..
Herkesin bir tane annesi oluyor
“Bizleri doğuran, doyuran, sağlıklı bir şekilde büyüten, evlatları uğruna canını bile hiçe sayan, dünyadaki en iyi ve vefalı” diye başlayan cümleler asla yetmiyor, bir annenin ve anneliğin gerçek değerini anlatmaya…
Bir annenin varlığı, en büyüktür aşktır çocuğuna…
Çünkü hayatta değerli ve güzel olan şeylerden yüzlerce hatta binlerce olabiliyor, pek çok çiçek, yıldız, gökkuşağı, kardeş, teyze, hala, kuzen, arkadaş hatta can yoldaşı ama dünyada herkesin bir tane annesi oluyor.
Annenin kalbi ve koşulsuz sevgisi her çocuğun okuludur adeta.
Bambaşka duygular içeren bu eşsiz okul, ilk andan itibaren çocuğun yaşamında büyük etkilere sahip. Dolayısıyla, anne olmak sadece çocuk doğurmak değil, aynı zamanda onu hayata hazırlamak olarak da biliniyor.
Çocuğun kendini güvende hissetmesi, duygularını doğru duygusal işaretlerle ifade edebilmesi, gerekli becerileri kazanabilmesi, özgüven, öz değer ve öz yetkinliğin oluşumu, toplumsal yeterliliği gibi pek çok psikolojik yapı, özellikle 0-6 yaş çocukluk döneminde, anne-çocuk iletişimiyle gerçekleşiyor.
İçtenlikle diyebiliriz ki, anne her ailenin güneşidir, bir ailede anne olmazsa, o ailede büyüyen çocuklar gölgede kalmış meyveler gibi olgunlaşamazlar, naçar kalırlar..
Ruhsal gelişim, bilişsel ve sosyal yönleriyle yaşam boyu devam eden bir süreç.
Gelişim süreci içinde anneler, çocuklarının, bilişsel ve sosyal alanlarda edindikleri bilgileri içselleştirmelerinde aktif rol oynuyor.
Annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkilerin olumsuz olmaması için çalışan annelere 3 yıl ücretli izin verilmesi gerektiğini geçtiğimiz günlerde bir yerde okumuştum
Buna bende yürekten katılıyorum.
Bu nedenle yeni yasal düzenlemelerle annelerin işe başlama zamanları, çalışma saatleri, çalışma düzenleri ve sürelerinin gözden geçirilmesi şart.
Gelecekte yapılacak çalışmalarda bu konuda kesinlikle göz ardı edilmemeli…
Anneler Günü, bir günle kalmamalı…
Dün kutladık, bugün unutulmamalı…
Anneler Günü birkez daha kutlu olsun…