Bize özgü bir gün, evrensel bir kutlama değil.
Ama çok anlamlı.
14 Mart, tıpta da modernleşmenin başladığı dönemde, 1827’de açılan modern anlamdaki ilk tıp okullarının, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin açılış günü.
Tıp Bayramı’na dönüşmesi ise hemen hemen 100 yıl sonra.
1919’da Hikmet Boran önderliğindeki Tıbbiye öğrencileri İstanbul’un ilk işgalini protesto amacıyla başlattıkları protesto hareketi için bugünü seçtiler.
Yani
14 Mart 1919’u
Kentteki doktorların da desteğiyle protesto hareketi hayli ses getirince İngilizler kudurdu.
Kurtuluş Savaşı’na doğru giden yolda doktorlarımızın seslerini gür biçimde çıkardığı ilk gün 14 Mart.
Bu tarih asla unutulmadı ve 1930’ların sonundan beri Tıp Bayramı olarak kutlanıyor.
Eskiden daha şık, daha nezih biçimde kutlanır, balolar, davetler tertiplenir, smokinler, gece elbiseleri ile Tıp Bayramı kutlamalarına gidilirmiş.
Şimdi o kutlamalar tarihlerde, yani geride kalmış.
Hele le iki yıldır pandemi nedeniyle yaşanan acılar, kutlamaları daha da unutturdu.
Pandemi döneminde ülkemizde 387, kocaeli xde ise 6 sağlık çalışanımızı şehit verdik.
Son bir yılın en önemli acılarından birşi verdiğimiz şehitlerimiz olsa gerek. Sırf sağlık değil, güvenlik güçlerimizde içimizi yaktı. Yüzlerce şehidimizi toprağın kucağına yatırdık.
387 şehidimize rağmen, halen toplum olarak pandemiyi umursamıyoruz. O yokmuş gibi hareket ediyoruz. Buda herkesin içini acıtıyor.
Hayatımızı tehdit eden Covid-19 salgınıyla birlikte kıymetlerini daha çok anladığımız, büyük bir fedakarlıkla yaşamlarını riske ederek halk sağlığı için mücadele eden, doktorlarımız ve sağlık çalışanlarımız bizim kahramanlarımız.
Hastane koridorlarında uyuyan, gün içinde mola veremediği zamanlarda bile hastaları için şifa dağıtan sağlıkçılarımıza sonsuz minnet duyuyoruz.
Sağlık emekçilerini sadece bir gün değil, her gün el üstünde tutulmalı.
Sağlıkçılarımıza karşı uygulanan fiziksel-psikolojik her türlü şiddeti kınıyorum
14 Mart. Tıp Bayramı vesilesiyle tüm doktorlarımızın Tıp Bayramı’nı kutluyorum.